Devrim yıllarının görüldüğü ve yaşandığı dönem de bir yaşamı anlatan lakin bin yaşama dokunabilecek olan bir kitap olduğunu belirterek başlamak istiyorum kitap yorumuma.
Dönem romanlarının her zaman bize çok şey anlatacağını düşünürüm. Siyasi ve sosyal yaşamdan tutun, toplumun düşünce, yaşama, anlatma baskısının ağına takılmış olması her zaman iç burkucu olarak karşımıza çıkar bu yapıtlarda.
Yaşamak; yaşamlara şahit olmak ve sözlü gelenek olarak barındırdığımız anlatıları derlemek için yola çıkmış bir halk adamının başlattığı bir sohbetle ilerleyen bir hikaye. Anlatılan baş kahraman Fugui' nin genelde olumsuzluk içerisinde geçen lakin elzem yaşamı. Bu yaşam, dönemin de her şeye rağmen umut etmeyi ve mücadeleyi bırakmadan yaşam ağına tutunmayı gösteren ve öğreten bir serüven.
Fugui'ne bu serüvende, karısı iki çocuğu, komşuları, arkadaşları, damadı, torunu ve son olarak öküzü eşlik ediyor. Aslında daha çok Fuguin için yaşamın anlamını tamamlamasını sağlıyorlar. Çin'in bir köyünde, devrin, dönemin hizasından çıkmayarak, sadece çalışarak, yokluğun içinde az da olsa var ederek ve bununla yetinerek geçen bir yaşam okuyacaksınız. Hatta yaşayacaksınız. Bir insan daha ne yaşayabilir, daha ne kaybedebilir, ne zamana kadar dayanabilir diye sürekli kendinize tekrar edeceğiniz sorular eşliğinde tamamlayacağınız ve yeri gelince şu anki yaşam ve durumunuzu değerlendirip şükür sunmak için nedeniniz olan bu kitabı iyi ki okudum diyeceğiniz durumlara, olaylara şahit olacaksınız.
