Muhabbeti önemsiyorum, diz dize, göz göze, hatalarla, umutlarla, hayal kırıklıklarıyla oturup karşılıklı, dertleşmeyi önemsiyorum. Ancak böyle zamanda "insan" hissediyoruz kendimizi, bilmiyorum katılır mısınız. Çünkü insan, bir insana dokunmadan idrak edemiyor varoluşu.
Mustafa Kutlu'nun hikaye kitaplarını okudum, -inşAllah daha nicelerini okumak da nasip olur- ancak ilk kez deneme okudum onun kaleminden. Öykülerine göre daha doğal, daha akıcı bir dil ama öyküleri kadar dolu dolu ve gerçek. Oturduk da dertleştik sanki, düşüncelerini anlattı, dertlerini, hatalarını, olması gerektiğini bildiği ama bir türlü yapamadığı hamleleri, beşer yönünü yani... Sonra bazen durdu o beni dinledi, ben döküldüm, çözüldüm, dağıldım bazı sayfalarda. Nihayetinde hep toparlandık birlikte.
İlmihal, bilirsiniz, ibadetin, imanın, sosyal ilişkilerin İslamcasını anlatan, kıymetli eserlere verilen addır. Bu kitap da bir ilmihal yahut bir arzuhal. Sanki Mustafa Kutlu bu kitabı, "Bak, hepimiz insanız. Vazifemizi biliriz ama... Bazen düşeriz, bazen koşarız. Koştuğuna sevinme, düştüğüne yerinme, yalnızca ilmihalin gücün yeten kadarına gayret et ve razı ol Allah'tan." demek için yazmış. Ya da acizane bu kârî öyle anlamış. Muhabbetle...