Kendine; herkesin geçtiği korkuluksuz bir köprüden geçerken, gülünç olmayan tek tutamağı, gerçek sevgiyi arayan, “O”nu arayan aylak bir adamın, Bay C.’nin hikayesi.
Oğuz Atay - Tutunamayanlar’ı okuduysanız, sizin de benim gibi benzer bir kitap olduğunu düşüneceğinize eminim. Yazarlarını bilmeden okusam, ikisi aynı kalemden çıkmıştır derdim. Tabi Aylak Adam daha ince ve okuması Tutunamayanlar’a göre daha kolay.
Kalabalıkta, aynı kalıplardaki aynı insanlar içinde, farklı olduğunu düşünüp, kendisi gibi farklı olanı arıyor Bay C. Şakaklarındaki ağrının, iç bulantısının nedeni, onu bulamamak sanıyor. Benim yorumumsa başka. Arayış içinde olduğu doğru, bir tutamak aradığı doğru ama yanlış yerde arıyor. Çocukluğu, babasıyla ve teyzesiyle yaşadıkları onu bu arayışa itmiş olsa da, istediğini hiçbir zaman bulamayacak, bulduğunu zannettiği hep eksik kalacak gibi.
Bence hepimiz tutunacak bir şey arıyoruz, köprüyü geçmek kolay değil.. Ama tutunmamız gerekeni doğru anlayıp, aramamız gerekeni aramalıyız diye düşünüyorum. Yoksa aylak adam gibi, birçok insan gibi rüzgarda savrulacağız..
Kitabın başında “Ne anlatıyor bu?” diyebilirsiniz içten içe ama merak etmeyin, sonra alışıyorsunuz :). Bölüm ve cümle geçişleri, diyalogların tarzı Tutunamayanlar’da olduğu gibi bazen zorlasa da ,özellikle sonlarına doğru ciddi, derin düşüncelerle, sorgulamalarla okuyacağınızı düşünüyorum.
Kitabı okuyup bitirdikten sonra ilk bölümü (1) yeniden okumanızı tavsiye ederim, ne dediğini tekrar okuyunca tam anlamış oldum ben..
Tavsiye ederim, güzel bir kitap.