İntihar vakaları ile ruhi hastalıkların sayısının uygarlık seviyesiyle orantılı olması gerçeği nasıl izah edilebilir? "Psikolojik bakımdan bilhassa ilginçtir ki, durumları ne kadar iyi olursa, insanlar o kadar çok sıkıntılı olurlar " diyor, bir Amerikan psikoloğu.
Yutakan Yarımadasındaki Mayalar Ekpetz, Uzannkak ve Sojakak adındaki üç kötü tanrının geceleri köy köy dolaşıp insanları hasta ettiğine inanırdı. Aztekler, ya Tezcatlipoca ve Xipe tanrılarını suçladı ya da tüm bu olanların kara büyü yapan beyaz adamın işi olduğunu düşündüler. Rahip ve doktorlara danıştılar. Onlar da dua etmek, soğuk banyo yapmak,
Modernlik, ilerleme, kalkınma,ulusal çıkar,uluslararası düzen ,ekonomik fayda,verimlilik vs.adı altında insana ve tabiata karşı yapılan barbarlıklar, uzun bir liste oluşturuyor.
l. Semavi dinler tabiatı ve eşyanın özünü ifade ederken aklın kullanımına karşı çıkmazlar, fakat aklın peygamberlerin ve vahyin ışığı altında işletılmesini öngörürler. Tabiatı algılarken ve incelerken tüm olup bitenin arkasındaki ilahi gücün farkında olmak esastır. Tanrının devrede olmadıgını düşünmek ve sürecin dışında bırakılmasını mümkün
Sensitizasyonda, bir uyarıcı örüntüsü gelecekte yaşanacak benzeri uyarıcılara karşı hassasiyetin artmasına neden oluyor. Vietnam gazilerinde ve strese karşı genetik olarak aşırı hassas olan veya buna genç yaşta maruz kaldıkları için hassaslaşan farelerde bunu görmüştük. Beyin hassaslaştığında, ufak stres etkenleri bile büyük tepkiler verilmesini
Dünyada mutluluk yoktur, Yalnızca barış ve özgürlük!
Başyapıtları dikkatle incelemek, kendinizi bu yapıtların güçlendirici ve gizemli gücünün etkisine bırakmak yeter; birden bunların melun, ama aynı zamanda kutsal anlamları ortaya çıkıveriyor. Tıpkı felaket dolu bir tehlikenin habercileri gibi insanın yolunu kesip uyarıyorlar: 'Dikkat! Daha fazla ileriye gitme!'
Sanatçılar bu tehlike sınırını çağdaşlarından çok daha önce silerler. Ve ne kadar erken davranırlarsa dahilikleri o denli artar. Bu yüzden de genelde, tarihin kozasından Hegelci çatışmanın doğmasına dek anlaşılmaz kalmayı sürdürürler. Ve bu çatışma en sonunda patlak verdiği zaman da, üstünlüğü elde edecek ilerleme çizgisini, yanlış anlamalara yer vermeyecek açıklıkta simgeleyerek yeni gelişmelerin güç ve umut dolu eğilimini çok daha önceden öngören bu insana, bu işten çok etkilenen ve duygulanan çağdaşları bir anıt diker.
O zaman bu sanatçı ve düşünür bir ideolog, modernliğin savunucusu, öngörülen dönüşümün bir katalizatörü olur. Sanatın büyüklüğü ve iki anlamlığı, 'Dikkat! Radyoaktivite! Hayati Tehlike!' diye uyarı levhaları astığı yerlerde bile herhangi bir şey ispatlamaya, açıklamaya ya da cevaplamaya çalışmamasında yatar. Sanatın etkisi, töresel ve ahlaki sarsıntılarla yakından ilgilidir. Kim sanatın duygusal tezlerinden etkilenmez, onlara inanmazsa o, radyoaktif bir hastalığa -bilinçsizce ve hiç farkına bile varmadan- yakalanma tehlikesiyle karşı karşıyadır. . .