“Hiçbir şey kalmamıştı geriye. Neredeydi bu yaşam, çekilen korkunç acı neredeydi? Hiçbir şey kalmamış mıydı? Bütün bunların hesabını hiç kimse vermeyecek mi acaba? Böyle hiçbir iz bırakmadan unutulup gidecek mi?”
İvan Grigoryeviç’in Gulag’da 30 yıl esir hayatı yaşadıktan sonra hayata yeniden tutunmasını, özgürlüğü ve temelde Stalin diktatörlüğünü anlatan bir tarih, sosyoloji hüviyetinde bir romandır, diyebiliriz..
“Bir kadın görmüştüm. Kadını muhafız eşliğinde bölge merkezine getirmişlerdi. Yüzü insan yüzüydü, gözleriyse kurt gözleri. Söylendiğine göre, bu yamyamların hepsi kurşuna diziliyordu.
Oysa onlar suçlu değildi, bir anayı kendi çocuklarını yiyecek noktaya getirenler suçluydu. Kime sorarsan sor, suçluyu bulabilir misin? Bütün insanlar için iyi bir şey yapmak uğruna getirilmiştir analar bu duruma.“
Büyük bir açlığın, yokluğun, kimsesizliğin kol gezdiği bir dünya… Ve bunlara şahit olmuş birinin yıllar sonra tekrar var olmaya çalışması…
Yaşam ve Yazgı kitabını uzun zamandır okumak istiyordum fakat ondan önce yazarın bu kitabıyla tanışmış olmak benim için yazarın tarzını ve düşünce yapısını anlamak adına daha faydalı oldu..
Etkileyici Puan: 8/10
İnsanca olmayan her şey anlamsız ve yararsızdır!
Maksim Gorki’nin çocuklar için eğitici oyuncakların gerekli olduğuna ilişkin bir yazısını okudum. Katanaların çöplüğe taşıdığı bu çocuklardan Maksim Gorki’nin haberi yok muydu acaba?