Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Ölümün varlığını unuttuk!
Eskiden insanlarımız ölümle yanyana, hatta içiçe yaşarlardı. Eskiden ölüm, küçük mezarlıklarıyla evlerimizin bahçelerine kadar sokulmuştu. Bu durum bir ihmal sonucu doğmamıştı: İnsanlarımız buna, bilerek izin vermişlerdi.
Profesör, okuduğu yazıdan başını kaldırdı; "Görüyor musun?" Sonra durdu; "Hayır, görmüyorsun." Genç adam şaşırdı: "Nedir görmediğim?" "Hepimizin yabancısı olduğumuz bir şeyi görmüyorsun. Evet, 'Nefis Muhasebesi' aslında beylik bir deyimdir. Fakat, 'insanın kendisiyle hesaplaşması' diyebileceğimiz bu işe insanlarımız nedense henüz girişmemektedir.
Reklam
Nobel Ödülü'ne layık görülen bir bilim insanı, ödülü kazanmasının nedenini şöyle açıklıyordu: "Arkadaşlarımın anneleri ve babaları çocuklarına hep 'Bugün öğretmeninin sorduğu soruları doğru cevaplayabildin mi?' diye sorarlardı. Benim annem ise, 'Bugün öğretmenine yeni bir soru yöneltebildin mi?' diye sorardı bana..." Sizin, öğretmene soru soran öğrencinin alkışlatılmasını önermenizle, bu annenin bakış açısı ne kadar da benzeşiyor. Bu annenin bakış açısına sahip öğretmenlerimizin sayısı ne kadar artarsa, dünya çapında başarılı bilim insanlarımız da o denli çoğalacaktır.
"Sizin sorununuz bizi tanımıyor olmanız. Denemiyorsunuz bile. Çoğunun neler olduğu hakkında hiçbir fikri olmadığı yetmiş milyon mutsuz insanla uğraşmaktan zevk alıyor değiliz. Iranlılar değişti Yunus. Benim yaşadığım süre içinde çok değiştiler. Onlar para ödemeden ya da hiç çalışmadan her şeye sahip olmak istemeyi normal görüyorlar, sanki Allah onlara bu hakkı vermiş gibi. Şu permarketlerin ağzına kadar ucuz şeylerle dolu olmasını istiyorlar ve her şeyi alıp tüketebilecekleri mutlak bir özgürlüğün peşindeler. Onların, bu kentte yanı başlarında bir bomba patlamadan ya da bir terörist tarafından vurulmadan güvenle dolaşabilmelerini kimin sağladığı konusunda en ufak bir fikirleri bile yok. Insanlarımız dar görüşlü ve minnetsiz. Günübirlik yaşıyorlar. Ama biz daha dün başlamış değiliz. Ardımızda bir tarih var, binlerce yıldan oluşan. Anliyor musun?"
Şeriatçıyla Mücadelenin El Kitabı
Atatürk'ün, mucize olarak şeriat bataklığından kurtarıp akılcılığa, müspet ahlaka, vicdan ve benlik duygusuna ve çağdaş uygarlığa ulaştırdığı Türk toplumu bugün, mübtezel çıkarlar uğruna her şeyi din açısından ölçüye vuran şer temsilcilerinin pençesindedir. Şeriatçılar, görülmedik bir pespayelikle, sinsi ve hileli usullerle devlet yönetiminin kilit noktalarını ve bu arada laikliğin silahlı teminatı olan orduyu ele geçirme hevesindedirler. İnsanlarımız, tıpkı Cumhuriyet döneminden önce olduğu gibi, şeriatın insan beynini kemirici, aklı ve mantığı kemirici, düşünme gücünü yitirici, özgürlük duygusunu yok edici, yaratıcı zekayı köreltici, insan varlığını "kul" kertesine indirici, kadınları küçültücü ve daha doğrusu insan varlığını her türlü gelişme olasılığından uzak kılıcı verileriyle eğitilmekte, aklen ve ruhen şekillendirilmektedirler. Bu felaketli gidişi önlemenin tek yolu, akılcılığın seslenişine kulak verip, laikliğe ve Atatürk devrimlerine sarılı olarak şeriatçının yalan kökenli sahte saltanatına ve aydınlığa başkaldıran başıboş saldırılarına karşı savaşım vermektir.
Sayfa 305 - Kaynak YayınlarıKitabı okudu
"Istanbul dükalıktır. Orda paranın iğvası,güvendiğimiz dağlara kar yağdırır ve "beşer şaşar". Ankara ise paranın tamamen fethetmediği küçük burjuva aydınlarının metropolüdür. Kent giderek bozulmaktadır, ama bizim çevrelerimizin semtleri fazla dağınık değildir;en geç yarım saat içinde bir araya gelebiliriz. Bu nedenle insanlarımız sık sık iletişim kurar,tartışırlar. Istanbul da yaşayıp "Ankaralı" gibi kalabilen aydınlar istisnadır,gerçek takdire şayandır. Tipik "Istanbullu aydınlar" ise salt değişimin faziletini savundukları için 'ilerici' sıfatını sahiplenirler. Sanat,kültür, bilim alanlarının avantgarde uçlarında dolaşmayı,buralardan dil ve üslup gösterileri ile aktarımlar yapmayı özgünlük zannederler. Bunlarla tartışmak imkansız,kavga etmek faydasızdır. "
Sayfa 18 - Yordam yayınlarıKitabı okuyor
Reklam
Açıkçası ben de reddediyorum.
Açıkça konuşmak gerekirse, insanı sürekli olarak çalışmak denilen yararsızlık çukuruna çekmeye yarayan, insanların kendilerini ve başkalarını aldatmak için kullandıkları bir araç olan, maddi ve manevi tüm yapaylıkların, gösterişçiliğin birlikte oluşturdukları kültür denilen saçmalığı ciddiye almayı reddediyorum ben.
-Böyle yalnız yaşamaktan sıkılmıyor musunuz? +Hayır. Hiç sıkılmıyorum, ruhumla yaşıyorum ben ve ruh sıkılmayı bilmez. Sıkıntı gövdeye özgüdür.
İnsanlarımız inançlarının, duygu ve düşüncelerinin esiridir Amojnê, onun için nerede bir Allah'ın belası varsa, gelip bizi buluyor, onun için bana göre insan duygularına teslim olmamalı, tam tersine onlara egemen olup paslı zincirlerini kırmalı.
Unutma ki İnsanlarımız gibi aşkımız da Kazılarla bulacak kendi güneşini
Geri199
1.000 öğeden 991 ile 1.000 arasındakiler gösteriliyor.