İnsanın kendisini bilebilmesi için okuması gereken harika bir kitap.İnsanlık tarihini ve evrimini çok başarılı bir şekilde anlatıyor.Kesinlikle kütüphanenizde bulunması gereken kitaplardan birisi.Kaçırmadan alın!
Kitap bize "BOŞNAK" halkının yüzyıllardır süren ve toprakları, değerleri uğruna feda ettikleri insanları , umutları ve hayatları anlatmaktadır. Aslında tarihten 4 yılı anlatıyor ama siz yılların/ataların onlara- gerek hikayelerle diyin gerek genlerle diyin- aktardığı yaşanmışlıkları okuyor ve anlıyorsunuz. Kitabın diğer bölümlerinden
- "İnsanlık öldü mü?" dedim.
- "Yok" dedi, "ölmedi, ölmedi ama bir şeyler oldu, başka bir yerlerde sıkıştı kaldı herhalde?"
- "Kuşlar da gitti."
İnsanlıkla beraber kuşlar da bir bir yok oldu gitti…
Cuma sabahı saat 10’da liseler arası kitap okuma yarışmasında olacak olmamın verdiği ufak çaplı heyecan kıpırtılarımı 1000kitap ailesiyle paylaşmak istiyorum… :) Ve bu kitap okuma yarışmasının bana kattığı birçok önemli güzelliğin farkında olmanın da gururunu yaşıyorum.
Öncelikle Buket Uzuner, Zülfü Livaneli, Ahmet Ümit, İhsan Oktay Anar ve Yaşar Kemal’in eserlerini okumak, yazarlarımızı tanımaya çalışmak ve bilinçli bir şekilde kitap okumak gibi birçok deneyimim oldu. Henüz belki yolun başında olabilirim bilinçli olarak kitap okuma konusunda ama bu süreçte öğrendiğim şeyleri asla küçümseyemem.
Yarışma bir basamak sadece kazanmak ya da kaybetmenin bir önemi yok. Sonuçta birbirinden değerli beş güzel kitap okumuş oldum. Her tür ihtimale hazırlıklıyım, sonuç ne olursa olsun kaybettiğim hiçbir şey yok konu kitap olduğu için. Aksine birçok şey kazandım.
''Kitaplar kendinize ve başkalarına saygı duymayı öğretecek, yüreği ve aklı, dünya ve insanlık sevgisiyle dolduracaktır.'' -Maksim Gorki
Onun için 'yeryüzünde Tanrı'dan sonra en çok insan yaratmış kudret' derler; gerçekten de,
onun romanlarında yazdığı insanları, fedakarı, nankörü, hırslısı, hesaplısı, aşığı, köylüsü,
şehirlisi, tüccarı, fahişesi, noteri, kadını, erkeği ile canlandırıp bir yere toplasanız, adıyla
anılacak bir kasabayı doldurabilecek kadar insan çıkar
Lübnan'daki iç savaş nedeniyle ülkesini terk ederek dünyanın çeşitli ülkelerine giden ve yerlerinde kalan bir grup üniversite öğrencisi arkadaşın, ayrılıktan çeyrek asır sonra içlerinden birisi olan Murad'ın ölümü sonrası, yine gruptan olan ve Fransa'ya giden Adam'ın tekrar ülkeye gelip diğer arkadaşlarını yeniden buluşturmak için verdiği uğraşı ekseninde devam eden bir eser.
Farklı inançlardan olmalarına rağmen bunu arkadaşlıklarının önüne hiç bir zaman geçirmeyen, fikri düzeyde tartışmaları olan ve yaşadıkları coğrafyanın aksine dünyayı idealize etmek isteyen ancak bunu başaramayan bir avuç insan.
Kitabı okurken -Âmin Maalouf'un kendisini Adam ile karakterize ederek aktardığı yönündeki değerlendirme eşliğinde- gerek ülkeyi terk edenlerin ve gerek ülkede kalanların bakış açılarının haklı olduğunu düşündüm. Ortadoğu'da yaşanan insanlık dramlarını düşünmeden edemiyorsunuz. Vatanlarını terk etmek zorunda kalan - devrim sonrası Mısır'dan Ayrılan Semiramis'in ailesi, Irak'a tekrar dönemeyen Hanım, Naim- ülkemizin kıymetini bir kez daha anlamama sebep oldu.
Doğu'dan UzaktaAmin Maalouf · Yapı Kredi Yayınları · 20185,1bin okunma
Zülfü Livaneli'nin okuduğum üçüncü kitabı.
Okuduğum kitaplarının ortak noktası bir haksızlık, yanlışlık, olmaması gereken, insanlık dışı ama olan olaylar üzerine kurulmuş olması. Bundan mıdır bilmem üç kitabı da beni çok etkiledi.
Bu kitabında biraz mülteciler, biraz ruh hastalığı, biraz intikam, biraz affetme yani biraz biraz koca bir hayat
Gerçek bir hikaye.
Zana ve Nadia adlı İngiltereli iki kız kardeş babaları tarafından Yemen'deki iki gence satılır. Kızlar ne olduğundan habersiz tatil yapacakları düşüncesiyle babaları tarafından Yemen'e gönderilirler. İlk Zana gider ve Yemen'e gittiğinde babası tarafından Abdullah adlı birine satıldığı, bundan sonra onun kocası olduğu söylenir. Yemen'e daha sonra gelen Nadia da aynı durumla karşılaşır. İki kardeş her gün çeşitli zorluklarla karşılaşmalarına ve acı çekmelerine rağmen bir gün annelerinin bu durumu öğrenip onları kurtaracağı umuduna tutunurlar.
Bir kız olarak onların ne kadar zor durumlarla karşılaştığını okudukça tüylerim diken diken oldu diyebilirim. Hala bu tür olayların gerçekleşmesi, kadınların eşya gibi alınıp satılması, sünnet edilmeleri resmen insanlık ayıbıdır.
Zana'nın Yemen'den kurtulup İngiltere'ye döneceği zaten başta yazıyor ama Nadia'nın kurtulup kurtulmadığı yazmıyor. İnternetten baktığımda Nadia'nın da kurtulmuş olduğunu öğrendim.
MARMARA DEPREMİ
Kızgın bir ağustos günüydü!
Günlerden:17 Ağustos idi.
Saat daha üçü beş (03:05) geçiyordu.
Herkes derin uykudaydı.
Ve o uyku içerisinde;
İnsanlık öldü. Belki de hiç yaşamamıştı. Belki de benim insanlığım diye bir şey yoktu. Ben hücremde yanlış hayallere sürüklenmiştim. Korkaklığımı insanlık sanmıştım. Yalnızlığı insanlık saymıştım.