ipek doğann
@ipek0721
todo o nada
üniversite
19 Temmuz
143 okur puanı
Ocak 2022 tarihinde katıldı
Okuma Hedefleri
Bir sabah uyanıyoruz ve böceğe dönüşüyoruz, kulağa ne kadar tuhaf geliyor değil mi? Ama Gregor Samsa’ nın başından bu tuhaf dediğimiz olay geçiyor ve sevilen bir karakterken ailesi tarafından sırf böceğe dönüşünce dışlanılan, sevilmeyen biri haline geliyor . Peki ya neden , böcek olunca neden sevmesinler ki sonuçta kendi çocukları değil mi diye düşünmüyor değiliz. Ama maalesef insanların işlerini yapmadığımız sürece ailemiz de olsa sevilmeyip dışlanırız. Çünkü böcek olmak demek beceriksiz , işe yaramayan demek.
Sevmek gerçekten de karşılıklı mı, illa karşımızdakine yararımız dokunmalı mı ki sevilelim ? Gerçekten karşılıksız sevmek ne ? Ya da en önemlisi sevmek ne demek, biz sevgi kelimesini biliyor muyuz acaba?
Franz Kafka yine bizi düşündürtecek bir eserle baş başa bırakıyor. Eminim okuyup beğeneceksinizdir.
Herkese iyi okumalar…
Okur Takip Önerileri
Sana, beni hiç tanımamış olan sana...
Aniden tanımadığımız birinden mektup alsak nasıl olur, ne hissederiz acaba. Mektupta seninle ilgili her şey yazılı ama sana mektubu yazan kişiyi tanımıyorsun. İnsanın kulağına tuhaf geliyor ama 
Stefan Zweig bu eserinde aslında hiç de tuhaf değil de böyle olması gerektiğini anlatıyor. Şimdi diyeceksiniz ki niye karşısına geçip kendini tanıtmıyor da mektup yolluyor? Çünkü bazen unutulduğunu bildiğin bir insana kendini hatırlatmak istemezsin.
" sadece sen beni hiç tanımadın."
Ama artık susmak insanı yoruyor bir süre sonra ve paylaşmak istersin. Gizemli kadın da böyle yapıyor mektubunda, artık rahatlamak istediği için. Bir umudu olacağından değil de artık susmak istemediği için...
Neyse umarım okuyup beğenirsiniz iyi okumalar, kitapla kalın.
OTHELLO SENDROMU!
Othello sendromu (patolojik kıskançlık), elinde olan şeyi kaybetmeme korkusu üzerine kurulu kıskançlık...
William Shakespeare hep sevdiğim yazarlardan biri olmuştur. Nedenini bilmiyorum ama her seferinde cümleleriyle insanı çok derinden etkileyebiliyor. 
Romeo ve Juliet ve 
Hamlet 'ten sonra okuduğum üçüncü seri ve beni o kadar farklı etkileyen bir yönü oldu ki
UMUT ve UMUTSUZLUK
Kitabı okumaya başlarken ilk olarak şunu anlamaya başladım : Gerçekten görmeden, dokunmadan da sevebilmenin var olduğunu ama maalesef ki bu günümüz için hiç de geçerli olmadığı bir kere daha tokat gibi yüzüme çarptı.
Kitabı okurken sürekli içimde olan duygularıma kelime bulamazken Franz Kafka nasıl olur da duygularımıza tercüman oldu hala anlamış değilim. Franz Kafka o kadar naif, temiz duygularla sevmiş ki Milena'yı hayret ettim bu sevgisini . Milena'nın sevilmesini kıskanmış olabilirim. Çünkü hepimiz Franz Kafka'yız. Kaçımız Milena olabildi ki?
İlk başlarda sürekli umutlu yaklaşan Franz Kafka, sonrasında istemeden olan şeylerle umudu umutsuzluğa düşer. "İki zıt çarpışma vardı içimde: Biri gitmek istiyor, öteki korkuyordu gitmekten; ikisi de benden birer parça, ikisi de on para etmez."
Hepimizden birer parçayı anlatıyor. O kadar umutlu olup, her şey güzel olabilecekken hayallerimizin nasıl yıkıldığını vazgeçişe ve en önemlisi hevesimizin kursağında kaldığını gösteriyor bize tekrar.
" Kişi yaşarken bile ölebilir. "
Neyse ben çok döküldüm:)) Hepinizin okuyup sevebilmenizi umuyorum. Tabi umarım kendinizden çok bir şey bulmayın. Tekrar o kırıklıkları yaşamak zorunda kalmayın diye.
İyi okumalar hepinize, kitapla kalın.
Hayran duyulası ve korkulacak bir zeka
Arkadaşımın çok ısrarı üzerine okumak istediğim ve en sonunda da okuduğum bir kitap. @mine72 Gerçekten de ısrar ettiği kadar var.
Kitapla ilgili birkaç şey biliyordum; Hasan Sabbah yani baş karakterimiz Ömer Hayyam ve Nizamülmülk önceden çok yakın arkadaşlar. Ama bir şekilde arkadaşlıkları bozuluyor. (Alamut kalesini okumadan önce 
Amin Maalouf semerkant kitabını okumanızı tavsiye ederim. Onu okuyup alamut kalesini okursanız daha anlaşılır olur.) Bir de kendini peygamber hatta peygamberden üstün biri olarak tanıtıp cennetin anahtarının elinde olduğunu, üstüne üstlük istediği kişiyi cennete gönderebiliceğini biliyordum. Ben de insanların aklı yok mu ya nasıl böyle bir şeye inanırlar. Ama kitabı okuyunca ağzım açık bir şekilde insanların yani fedailerin( çünkü alamut kalesini almak istiyor ve bunun için de fedailere ihtiyaç var.) nasıl hayran duyulası ve korkulacak bir zekilik ve akılla fedaileri kandırmayı çok güzel başarıyor. Öyle bir bahçe hazırlıyor ki belki biz de görseydik biz de inanabilirdik. Kitabı okurken hem hayranlık duyup hem nefret edip ama bir o kadar da korkmak mı dersiniz? Ama okuyunca ne demek istediğimi gerçekten anlayacaksınız. Okumanızı kesinlikle tavsiye ederim. Hepinize iyi okumalar...
