Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
“ Sanki kağıtta rüzgar ve su birikintileri, fenerler ve yıldızlarla ilgili şiirler yoktu da, bilfiil fener ve su birikintileri gelmiş o derginin üzerinde rüzgarda dalgalanır gibi dalgalanıyor, oraya ıslak, güçlü, etkileyici izler bırakıyordu.”
Sayfa 28 - Yapı Kredi Yayınları, 2. Basım, İstanbul, Şubat 2017
İlk çekim günü beklenmedik bir şekilde sonuçlandı. İlk sahneyi bir güz akşamı karanlık çöktükten sonra çekmiştik. Panoramatik bir çekimdi. Kamera üç metrelik bir ayak üze­rinde duruyordu. Müzikhol neonları yanıp sönüyordu ve Jack kendini vurmuştu. Marianne insanın kanını donduran bir çığlıkla onun üzerine kapanmış yatıyordu. Cankurtaran arabası yaklaşıyor, ıslak asfalt parlıyor, güzellik salonunun peruk mankenleri bakıyorlardı. Bitkin ve başım dönmüş, ka­meranın ayaklanma yapıştım. Aynı zamanda bir güçlülük duygusuyla da sarhoş olmuştum. Bunların tümü benim yaratıcılığımın ürünüydü. Benim gerçeğimdi. Önceden görülebil­miş, planlanmış ve gerçekleştirilmiş kendi gerçeğim.
Reklam
Islak Fener
Yeşilliklere yağdım Uykulu bir yıldızın çiy damlası oldum Karanlığın kırlarına yağan Burası değildi yerim IsIak fısıltısını duyuyorum, yeşiliklerin Burası değildi yerim Denizin kükreyen beşiğinde yıkanıyor Fenerin ışığı Peki, nereye gidiyor bu sarhoş, deniz tutkunu fener?
Sayfa 9 - YAPI KREDİ YAYINLARIKitabı okudu
Öpüşlerde düşlere gömüldü dünya. Islak ve buruşmuş üstü;
AYDINLIK, BEN, ÇİÇEK, SU
Bulut yok. Rüzgar yok. Havuzun başındayım, Balıkların sudaki izleri, aydınlık, ben, çiçek, su. Yaşamın temiz buğday başağı. Annem, reyhan topluyor.
Sayfa 39 - PAN YAYINCILIKKitabı okudu
Reklam
Kapının önünde kar altında yatan, terk edilmiş parklardan oluşan hipodrom alanında kentin çeşitli bölümlerinde egemen olan savaş öncesi durumun hiçbir izi yok. Islak hava zamansızlığa dönüşmüş ve alandaki ağaçları, fener biçimindeki ayaklı lambaları ve boş tahta sıraları bürümüş.
Bunların yalnızca dilenci değil, atılmış olduklarını da bilirim; hayır, dilenci değildir onlar, ayırmak gerek. Artıklar bir gün feleğin tükürdüğü insan kabukları onlar. Feleğin tükürüğü ile ıslak, bir duvara, bir fener direğine, bir ilan sütünuna yapışırlar ya da arkalarında siyah, kirli bir iz bırakarak yavaş yavaş sokak boyunca akarlar.
Ruhuma ıslak bir bulaşık bezi gibi can sıkıntısı ve bezginlik asılmış."
Öpüşlerde düşlere gömüldü dünya. Islak ve buruşmuş üstü;
Sayfa 33 - can yayınları - öpüşKitabı okudu
Reklam
Her fener direğinde, sabaha kadar, içinde doğduğum şehrin hülyalarından birinin asıldığını, ıslak bir bez gibi rüzgârda sallandığını ve sarardığını bu karanlık gecelerde öğrendim.
Sayfa 137 - "Şimdi onlar bu işkenceden muvakkat olsa bile kurtuldular ve İstanbul içinde kendi varlıklarını teşkil eden rüyayı serbestçe gezdiriyorlar."
62 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.