Esneyen bir çocuğun ıslak bakışları gibi hürriyet
Sürekli kendi bedenine öten horozlar gibi kırmızı vapurlar
Sürekli kendi bedenine kabaran hindiler gibi haylaz bir deniz
Balıklar balıklar balıklar kıpır kıpır kalabalıklar tüm meydanlarda
Sürekli kendi bedenine yükselen sevgililer gibiyiz biz de
Eriyen ırmağın üstünde kaybolup giden gölgesi ve hayal
İyi ölümler bayım, rüzgarın kanadığı bir gece yarısında
İyi ölümler, en derin sularda
Morarsın akasya çiçekleri ve yoğunlaşsın güller
Geçmiş ve gelecek baharlara iyi ölümler
Gelir dağınık güz, göz çukurları ıslak
Geçer sokaktan bir yağmur yalın ayak
İyi ölümler bayım, vurulsun ağzınıza ve gözlerinize mühür
Çünkü güz çürükleriyle iyi ölünür.
Bir ölüme alışmak gibi
Geçecek birbirimize olan sevgimiz
insanın tek bir yüzü yoktur ki
Ya da tek bir geleceği
Taştan bir kutuda uyuduğumda
Beni acıtan karanlıkta
Düşünüp onsuz da olabileceğimi
Gecedir, rüzgarın ıslak sesi
Gözlerime karanlık dolduğunda
Çağırıp dargınlık meleğini.
Bu hayatta değişmeyen bir gerçek var;
Bir gün herkes kaybettiği şeylerin değerini mutlaka anlayacak...Hani bazıları olur ya hayatımızda, hani üzerine çok düştüklerimiz... Hani şu "yemek yedin mi, üşürsün kalın giy, sakın saçların ıslak dışarı çıkma..." Diye sıkı sıkı tembihlediklerimiz...Çocuk gibi koruduklarımız, gözümüzden bile sakındıklarımız...
Bir gün onlar da anlayacaklar ama çok geç kalacaklar...
İlkgüz ışıkları kırılırmış, bildiğimiz ve bilmediğimiz, uyurmuşuz yalın ve ıslak, akşamın ıssızlığında, hüznümüz duvarda asılıymış, batak ve sapsarı, susmak kutsalmış, ölüm de
Ahlakında ıslaha muhtaç pek çok eksikliği bulunmayan hiçbir kimse yoktur. insanlık durmaksızın iyilik, güzellik ve hakikate doğru ilerlemeye her dakikanın bir öncesine nazaran daha hayırlı ve daha güzel olmasını sağlamaya mecburdur. Hayatın, çalışmanın ve terakkinin en kaçınılmaz gerekliliklerinden biri de iyilik, güzellik ve hakikate dair eksiklikleri sürekli olarak ıslah etmekten ibarettir. Meyveli bir ağacın etrafındaki yabani otları temizlemez, makas darbeleri ile şu sefil ve asalak hayatları öldürmezseniz, ağacın kıymet ve kuvvetine zarar gelir, aynı meyveleri veremez. İnsanlar ıslak ve tasfiye neşterlerini her dakika muhtelif eksiklikler üzerinde gezdirmeye mecburdur.
"Gülleri sarı severim, toprağı ıslak.
Türküleri yanık, şiirleri hoyrat!
Havayı nemsiz, çayı demsiz ...
Bir seni olduğun gibi,
Bir seni her şeye rağmen.
Bir seni, hâlâ."
🌹
"Bacaklarını aç benim için."
Julia lavabonun üzerinde oturuyordu. Ellerini ha- reketsizce karnının üzerinde tutarak bacaklarını iyi- ce açtı. Clay, onun eteğini beline kadar sıvadı ve iç çamaşırının dışı boyunca burnunu gezdirerek onun kokusunu içine çekti; duyularını tamamen Julia'nın kontrol etmesine izin verdi. Julia derin bir
Islak sokaklar mevsimindeyiz artık.
Bu şehre yağmur yağar,yüreğimize hüzün...
Yaprakların dökülmesine bakma sen.
Bu şehre kış,
Ben seni sevmekten vazgeçince gelecek...
El ayak çekildiğinde, güzün usulca sokulduğu ıslak yollarda teşrin yaprakları kararsızca gezinirken, gidenler bir daha geri dönmeyecekmiş gibi iç sızılarıyla bağlanıp kalırlardı pencere önlerine. Ben de öyle mi olacaktım?