Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
İslâmi finansta İslâm hukuku esastır:
Hukuk sistemi hayatın her alanını kapsadığından, bir olguyu değerlendirebilmek o hukuk sistemini doğru şekilde kavramayı da gerektirmektedir. ... İslâmi finansa ilişkin uygulamaların ve sözleşmelerin değerlendirilmesi sırasında da içinde bulunulan hukuk sistemi veya dönemin değer yargıları değil, İslâm hukuku esas alınır.
İslam Hukuku:
-Hanefi mezhebi: Hanbelilerle birlikte sanat düşmanlarıdır :) Ancak savaş ve düğün de müziğe cevaz verirler. Zahiri ve Sufiler ise tam tersi müzik taraftarlarıdır. Kadirilerin devran dönüp kudüm çalmaları , Mevlevilerin sema ederken ney icra etmeleri gibi..
Reklam
Zarar ve eziyete sebep olan eylemlerin, insanlar arası ilişkilerin karşılıklı sevgi-saygı ve güven esasına dayalı olarak kardeşlik anlayışı çerçevesinde seyretmesi amacıyla bağdaşmayacağı açıktır. Hz. Peygamber (sav), komşusu, kendisinden her bakımdan güven içerisinde olmayan kişinin gerçek imana eremeyeceğini Allah adına üç defa yemin ederek ifade etmiştir (el- Buhârî, Edeb 29; Muslim, İman 73). Öte yandan "Başkasına zarar vereni Allah da zarara sokar, başkalarına zorluk çıkarana Allah da işlerinde zorluk çıkarır" (Ebû Dâvûd, Akdiye 31; İbn Mâce, Ahkâm 17) buyuran Allah Rasûlü, müslümana zarar verme ya da onu aldatmanın lâneti gerektiren davranışlardan olduğunu belirtmiştir: “Müslümana zarar veren veya onu aldatan mel'ûndur" (et-Tirmizî, Birr 27).
Sayfa 416
İslam hukukunun yani devletinin tekrar ihyasının kolaylığı da şurada yatmaktadır: İslam hukuku Müslüman halkların içinde çıkmıştır. İslam hukuku ulaşılması zor, ruhbani yargıçlar tarafından sorgulanması hatta ulaşılması ve okunması mümkün olmayan, kralların kılıç ile neşrettiği hukuklar gibi değildir. Müslümanlar doğar doğmaz idare olundukları hukuk ile muhatap olmaktadırlar. Aldıkları isim kulaklarına okunan ezan, kamet kadılar ve müftüler tarafından bir yargı meselesi olarak incelenmekte, 4 yaşındaki bir çocuk okumaya başladığı ilmihal hukuka giriş kitabı olarak Müslümanların önünde durmakta ve Müslümanlar hayatları boyunca karşılaştıkları her müşkülat helal ve haram dairesinde bir ömür sürdükleri için bu hukukun bizatihi parçası olmak durumundadırlar.
İslam hukukunun Roma hukukundan çalıntı olduğunu söyleyen kâfirlere Müslümanlardan cevap vermektense yine iki tane gayr-i müslim hukukçunun sözlerini aktararak iktifa etmiş olalım. Bunlardan biri Osmanlı zamanında yaşayan meşhur Fransız Hukukçu Sava Paşadır ve Mukayeseli İslam Hukuku kitabında şöyle demiştir: "Hukukçu geçinen bazı asrilerinden öteden beri ağızlarında geveledikleri gibi ben de İslam fıkhının muamelata dair kısmını Roma hukukundan alındığını zannederdim. Fakat sonra İslam fıkhının kaynakları üzerinde uzun müddet yaptığım ilmi tahkikat ve derin tetkikat neticesinde gördüm ki bu muazzam fıkhın Roma hukukundan intikal ettiğine dair mütaala çok zayıf bir esasa dayanmakta ve hakikat olmaktan ziyade hayal bulunmaktadır.
Kadınların Şahitliği
Şahidlik nisâbı, çeşitli ihtimallere göre bizzat Kur'an-ı kerîmde tanzim olunmuştur. Zinâ haddinde dört, diğer haddler ve kısas için iki erkek şâhid lâzımdır. Mâlî haklarla nikâhta iki erkek veya bir erkek ile iki kadın aranır. Taraflardan birisi zimmî ise, şâhidler de zimmî olabilir. Bu nisâbın aranması, erkekle kadın arasında eşitsizlik olduğu için değildir. Nitekim kadınlar arasında işlenen cinayetlerde; doğumun zamanı ve bekâretle alakalı sadece kadınların bilebileceği hususlarda; ayrıca şâhidlerin tezkiyesinde, suların temizliği, kıblenin istikameti, kesilmiş hayvanın leş olup olmadığı gibi (şeriatin çok daha ehemmiyet atfettiği) dinî mevzularda tek kadının şahidliği kabul edilmektedir. İnsanların birbirine üstünlüğünün ancak takvâ, ilim ve cihâd ile olduğunu Kur'an-ı kerîm bildirmektedir. Bir kadının şahidliği, ancak kendisini teyid eden bir başka kadının beyânıyla uyuşması hâlinde makbul olur, demektir. Böylece kadınlar, külfetli bir iş olan şahidlikten korunmuştur. Bunun bir sebebini de o zamanlar İslâm cemiyetinde kadınlarla erkeklerin birbirinden ayrı mekânlarda yaşamakta oluşunda aramalıdır. Bir kadının, erkekler arasında cereyan eden hukukî muamele ve hadiselerden hakkıyla haberdar olması beklenmezdi.
Reklam
Dünyanın her yerindeki Müslümanlar için geçerli olan, tabi ve evrensel olan İslâm hukukuna geçerek Allah'ın emirleri karşısında herkesin eşit olduğunu, hiçbir ayırım gözetmeksizin uygulayacağını gösterdi. Bu durumdan o güne kadar haksızlığa uğratılan, ezilen, mağdur edilen halkın tümü hoşnut olurken idareyi bir vesile ile ellerine geçirmiş olanlar ve düşmanla iş birliği yapıp menfaat birliği içerisinde bulunanlar tabii ki bu durumdan rahatsız oldular. Rus yöneticileri ise menfaatleri tehlikeye girmiş bu gruba destek vererek yüzlerce asırlık geleneklerin kaldırılıp yerine İslâm hukuku uygulanmasına geçilmesine karşı halkı direnişe çağırdılar ancak muvaffak olamadılar.
Ta'zir Cezaları Beşeri Orijinlidir
Ta'zîr, azarlamak, edeblendirmek demektir. Hadd ve cinâyet olmayan her suç ve günahta fâilin ta'zîr edilmesi (münasip bir cezâ ile cezalandırılması) hükümet ve hatta muayyen şartlarda cemiyetin her ferdi için meşrudur; hatta İmam Şafi'î dışındaki üç imama göre bir vazifedir. Ta'zîr suç ve cezaları üç kısımdır. 1-İslâm hukuku
Iraklı hukukçu Prof. Dr. Abdulkerîm Zeydânın eserleri:
a) (Ahkâmu'z -Zimmiyiyn ve'l-Müste'meyiyn fi Dâri'l-İslâm-İslâm Devletler Hususî Hukuku), b) (el-Vecîz fi Ulûli'l-Fikh-Fıkıh Usûlü), c) (el-Medhal li-Dirâseti'ş-Şeriati'l-İslâmiyye-İslâm Hukuk (Tedrisat)ına Giriş), d) (el-Ferdu ve'd-Devletu fi'ş-Şerîati'l-İslâmiyye-İslâm Hukukunda Ferd ve Devlet), e) (Ahkâmu'l-Lakit fi'ş-Şerîati'l-İslâmiyye-İslâm Hukukunda Kimsesiz Çocukların Hukuku), f) Ayrıca hukukî konularda ilmî çeşitli makaleler.
Reklam
Adalet önünde efendi ile köle , amirle memur , şehirli ile köylü aynı hakka sahiptir.
Zina Haddi
Hadd suçu olan zinā, birbirleriyle evlilik ve mülkiyet gibi bir bağ bulunmayan iki tam ehliyetli, görebilen ve konuşabilen Müslüman veya zimmînin, isteyerek sarhoş olsa bile, kendi rızaları ile cinsî temasta bulunması ve bunu yaparken dört erkek, hür, adil Müslüman tarafından yakalanması demektir. Dolayısıyla tabiî olmayan cinsî münasebetler
Kasıt Harici Adam Öldürme Suçları
B-Şibh-i Amd ile Katl (Kasıt Benzeri Katl) Buna kasden öldürmeğe benzeyen katl de denir. Bu, katl âletleri ile olmayan öldürmektir. Küçük taş, küçük sopa ile döğerek veya İmam Ebû Hanife'ye göre kuyuya, dağdan, damdan aşağı atarak öldürmek böyledir. Şibh-i âmd ile katlde kaved lâzım gelmez. Kâtile keffâret yapması ve âkılesinin ağır diyet
Sayfa 324 - Kaved: Kısas Keffaret:60 gün aralıksız oruçKitabı okuyor
Depremde Vefat Edenler İçin Müteahhidin Cezası
ee-Duvar Altında Kalma Esaslı yapılmış bir duvarın yıkılarak ölüme sebebiyet vermesi (cinâyetü'l- hait) hâlinde, duvar sahibine bir şey lâzım gelmez. Ancak duvar mâil-i inhidâm (yıkılmaya yüz tutmuş) halde yapılmış ise veya sonradan bu hâle geldiğini duvar sahibi biliyor veya tekaddüm olunmuş (kendisine ikazda bulunulmuş) ise, diyet ödemesi lâzımdır. Taşıdığı yük veya üzerindeki eşya bir başkasının üzerine düşerek ölüme sebebiyet verse, taşıyıcıya diyet lâzım gelir.
Sayfa 328 - Diyet, vaziyete göre kâtilin veya âkılesinin maktulün vârislerine vereceği para cezasıdır.Kitabı okuyor
1.500 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.