... “öze dönüş” çağrısı, insanın asıllığından veya hümanizmden kavmin yerelliğine, görüşte dar bencilliğe ve ırksal taassuba dönüş demek değildir. Tam aksine, “kültürel bakımdan kendine yabancılaşma”, “varlığın anlamsızlığı” ve “tarihsel kimliksizlik” ten, “kendini üretme ve insani bilinç” in aşkın aşamasına, nihayetinde de “insanın asıl oluşu”nun sahih tahakkukuna yükselmektir. Ne emperyalizm ve sömürgecilikle milletleri esir ederek, ne de dinî ve sınıfsal enternasyonalizmin yol açmasıyla milliyetleri yok ederek değil, bunun tersine, özgür, bilinçli ve asil milletlerin “eşitlik” ve “tanışma” temelinde aktif katılımla ulaşabilecekleri makamdır orası.
Çağdaş Avrupa’nın demokrasi anlayışı bu, kısaca. Şimdi de İslâmiyet’in devlet telakkisine bir gözatalım. İnsanlar, doğuştan eşittirler: kullukta, fanilikte eşitlik. Ama menfi bir eşitlik bu. Sonra, iman sayesinde yeni bir eşitlik kazanırlar, kardeş olurlar. Rabbin lütuflarmdan aynı ölçüde faydalanacaklardır: hukukî ve müsbet bir eşitlik. Kulun bütün haysiyeti: mümin oluşunda. Kul, mümin olunca hukukî bir hüviyet kazanır, dilenciyi halifeye eşit kılan bir hüviyet. İslâm için hürriyet felsefî değil, hukukî bir mefhum. Temeli: camianın bütün fertleri arasında tam bir hak eşitliği olduğu inancı. Hükmeden Allah’tır, bu hâkimiyet devredilemez. Allah, her ul-ül emr’i* otorite ile doğrudan doğruya teçhiz eder. Emir (veya Sultan) seçimle gelse de, durum değişmez. ... Evet, İslâmiyet bir kanun ve nizam hâkimiyeti (nomokrasi)dir.* Batı’nın gerçekleştirmeğe çalıştığı eşitliği çoktan fethetmiştir. Fikir hürriyetini, insanı insana saldırtan bir tecavüz silâhı olarak değil, bir ikaz, bir irşat vasıtası olarak kabul etmiştir. Demokrasinin ta kendisidir İslâmiyet. Ama Batı’nınkinden çok başka bir ruh ikliminde gelişen, çok başka umdelere dayanan bir demokrasi.
Reklam
Ebuzer şöyle haykırıyordu;
"Toplandığınız bu sermaye, bu servet, bu altın ve gümüşler bütün Müslümanlar arasında eşit paylaşılmalıdır. Eşitlik, İslam ekonomisi ve ahlâk sistemi sayesinde herkes geçim imkanlarından faydalanmalıdır."
Sayfa 20
Çağdaş Avrupa’nın demokrasi anlayışı bu, kısaca. Şimdi de İslâmiyet’in devlet telakkisine bir gözatalım. İnsanlar, doğuştan eşittirler: kullukta, fanilikte eşitlik. Ama menfi bir eşitlik bu. Sonra, iman sayesinde yeni bir eşitlik kazanırlar, kardeş olurlar. Rabbin lütuflarından aynı ölçüde faydalanacaklardır: hukukî ve müsbet bir eşitlik. Kulun bütün haysiyeti: mümin oluşunda. Kul, mümin olunca hukuki bir hüviyet kazanır, dilenciyi halifeye eşit kılan bir hüviyet. Islâm için hürriyet felsefî degil, hukukî bir mefhum. Temeli: câmianın bütün fertleri arasında tam bir hak eşitliği olduğu inancı.
Sayfa 172
Evet . biz Ortadoğu'luyuz. Yani eğer ülkemizi bu doğu-batı tasnifi içine yerleştirmek istersek, biz, Ortadoğu'luyuz. Biz ne batılıyız, ne de doğuluyuz. İslam, Ortadoğu'nun tüm dünyaya ve insanlığa mesajıdır. Bir hakikat mesajıdır, bir medeniyet mesajıdır. Ve bir kardeşlik ve eşitlik mesajıdır. Öbürlerinde olmayan, doğuda olmayan, batıda olmayan... Birinin ifratı, birinin tefriti, her zaman insanlığı felakete götürmüştür ve götürür.
Sayfa 52 - Diriliş YayınlarıKitabı okudu
Ama aydın bu kara faciaya uğramamalıdır, avam gibi aldanmamalıdır. Tamamen dikkatli olmalıdır ki, ne Hint gibi ruhani, ne Çin gibi irfani, ne Yunan gibi felsefi, ne Avrupa gibi askeri ve teknolojik bir kültüre değil, kendine özgü bir kültüre sahiptir. Onun kültürü; kendisine hakim olan ruh, eşitlik ve adalet olan, imanın, idealin, maneviyatın içice olduğu, hayat verici, güç bağışlayıcı etkenlerle dolu bir kültürdür. Bütün bunlar, İslâm toplumunun, geri kalmış, gelenekçi doğu toplumlarının, üçüncü dünyanın muhtaç olduğu şeylerdir.
Reklam
781 öğeden 21 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.