Tarihte hiçbir hakiki İslami hareket yoktur ki aynı zamanda siyasi bir hareket olmasın. Bunun nedeni İslam'ın bir din olmanın yanı sıra bir felsefe, ahlâk, düzen, tarz ve bir atmosfer, tek kelimeyle entegre bir hayat biçimi oluşudur.
Müslümanların arasında ya da hükümet ile vatandaşlar arasında çıkan bir anlaşmazlığın giderilmesi için elde olan usullere göre herhangi bir neticeye varılmazsa, kesin karar için Kur'ân-ı Kerim ve Sünnet'e müracaat edilmelidir. Allah ve Rasûl (s)'un mahkemesinden çıkacak her karar hem hükümet hem diğer Müslümanlar için bağlayıcı olacaktır. Zâten
Sayfa 203Kitabı okudu
Reklam
Milli Görüş hareketi Türkiye 'de varolan Çağdaş İslâmî Akımlardan biridir. Prof. Dr. Necmettin Erbakan tarafından kurulan Milli Görüş Hareketi, 1960'lı yılların sonlarında (1969) Türkiye 'de ortaya çıkmış, İslâmî mücadelede parti/ siyâset metodunu benimsemiş, yeni bir model olarak "Adil Düzen" tezini ortaya koymuş, hedef olarak " Yaşanabilir Bir Türkiye" , "Yeniden Büyük Türkiye" ve " Yeni Bir Dünya " ideallerini belirlemiş " siyasal ıslahatçı bir Islâmi harekettir.
Sayfa 12 - Mgv YayınlarıKitabı okudu
İslami düzenin gerçekleştirilmesi yolunda değiştirile­mez hedef olarak düşündüğümüz ölçü de şudur. Ki bu herhangi bir oylama konusu olamaz. Aynı ölçüde, bu­lunduğu mevki ve başarıları ve topluma olan katkıları ne olursa olsun, bireyin dokunulmazlığını red ediyoruz. Bu manada İslami düzen mutlak otoritenin (programa nazaran) ve mutlak demokrasinin sentezidir (bireye nazaran).
" Günümüzün Müslümanı İslâmi kaynaklara uzak, hatta ona düşman bir düzen, bir düşünce yapısı ve bir medeniyet içinde yaşadığı için "mevcut duruma!" da dayanmayı imkânsız görüyor. Yürürlükte olan toplum yapısının değerleri onun kulluk görevine uygun düşmüyor. Böylece Müslümanı içinde yaşadığı toplumun gerçek öğelerinden biri olarak anlamamız (o, varlığını tavizsiz bir biçimde ortaya koyup, kendini nassların çerçevesinde kabul ettirmediği sürece) imkânsız."
Sayfa 73
İslami nizam güç kullanmaz çünkü buna ihtiyaç yoktur. Diğer taraftan, gayri İslami düzen, halkın süregelen düşmanlık ve muhalefetini hissettiğinden, tek çıkışı şiddete müracaat etmekte bulur. Gayri İslami düzenin diktatöryaya dönüşmesi bir çeşit kaide, kaçınılmaz bir yazgıdır.
Sayfa 59 - Ketebe YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Allah erkeklere de harama bakmayın diye buyuruyor. Ahh, islami toplum, İslami düzen neredesin?
Sayfa 129Kitabı okudu
Namık Kemal
1876 Anayasa çalışmalarının en faal isimlerinden biri Namık Kemal'di. Namı Kemal'in kafasındaki " anayasal düzen " İslami temelde Batılı bir yaşamdı. Yani gelenekten kopmayan bir modern yaşamı savunuyordu: " Hem Batılılaşalım hem Müslüman kalalım. " diyordu kısaca.
Sayfa 181 - Doğan KitapKitabı okudu
İslam ve Modernleşme
Birinci Dünya Savaşı ertesi kendi otoriter liderliği altında bir cumhuriyet kuran Atatürk, bu “modernleştirici”lerin ilkiydi ve modernleşme, eski Osmanlı İmparatorluğu’na göbekten bağlı olan dinsel otorite ile çatışmaya girmek anlamına geliyordu. Atatürk bu nedenle tekke ve zaviyeleri kapattı, Batı’dan alınma ve şeriattan uzak bir yasal düzen kurdu, modern dünya ile uyumsuz pek çok eski geleneği ortadan kaldırdı ve devletin dininin İslam olduğunu söyleyen anayasa maddesini sildirdi. Fakat özünde ilerici bir din olan gerçek İslamı “halkı sömüren, idareyi yoldan çıkaran ve inancı yanlış yorumlayan yobaz gerici din adamlarından” kurtararak özgürleştirdiği ve yeniden keşfettiği konusunda ısrarlıydı.
Yordam KitapKitabı okudu
Adalet, zaten düzen sağlayıcı şer'i ilkelerin icrasıyla mümkündür ve bu ilkelere aykırı düşen herhangi bir iktidarın âdil olduğundan bahsedilemez. Osmanlı modernleşmesinin kilometre taşlarından biri olan Tanzimat Fermanı da bu ilkeyi teyit ederek başlar: Cümleye ma'lüm olduğu üzere Devlet-i Aliyyemiz'in bidâyet-i zuhurundan beri ahkâm-ı celile-i Kur'âniyye ve kavânin-i şer'iyyeye kemâliyle riâyet olunduğundan saltanat-ı seniyyemizin kuvvet ve miknet ve bi'-cümle tebeasının refâh u ma'müriyyeti rütbe-i gâyete vâsıl olmuş iken... Fermanın şer'i esaslara atıfla başlaması, her ne kadar saltanatı belli yasalar etrafında sınırlama yönünde zımni bir niyet taşısa da bunu yaparken mülkün meşruiyet kaynağı ve ortak hafızası olarak İslami hukuki-ahlâki ilkelere riayete atıf yapması İslam siyaset geleneğiyle bir tür süreklilik barındırır. 19. yüzyıldaki en katı reformların bile halk nezdinde büyük bir tepkiyle karşılanmaması, her hâlükârda, yönetici zümrenin kendi meşruiyetini temin eden bu asli ilkelere ve hafızaya bağlılık beyanıyla yakından ilgilidir.
Sayfa 75 - İbrahim Halil ÜçerKitabı okudu
575 öğeden 381 ile 390 arasındakiler gösteriliyor.