Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
"Kurban etmeye nerden başlayacaksın? Hangi kabilelerden? Ne zaman Hintlilere sıra gelecek? Ne zaman Araplara ya da Somalilere geçeceksin? Ve ondan sonra kim olacak günah keçin?" . "Günah keçisiymiş! Sorun da bu," diye gürledi. "İşte bu yüzden hiçbir şey yapamıyoruz. Hepimiz kendimizi sırasını bekleyen kurbanlar olarak görüyoruz. Birinin çıkıp gelmesini, bize yardım eli uzatmasını bekliyoruz. Kendimiz bir şey yapmıyoruz. Sıradaki kim olacak? Eh, biz olacağız, er ya da geç. Bu konuda bir şey yapmazsak öyle olacak."
Sayfa 96 - İletişim Yayınları, 1. BaskıKitabı okuyor
Halbuki korkulacak hiçbir şey yoktu ortalıkta Her şey naylondandı o kadar Ve ölünce beş on bin birden ölüyorduk güneşe karşı. Ama geyikli geceyi bulmadan önce Hepimiz çocuklar gibi korkuyorduk. Geyikli geceyi hep bilmelisiniz Yeşil ve yabanî uzak ormanlarda Güneşin asfalt sonlarında batmasıyla ağırdan Hepimizi vakitten kurtaracak Bir yandan
Sayfa 20 - Yapı Kredi YayınlarıKitabı okuyor
Reklam
Yetişkinler çocukların yalnızca gösterişli şeylere, parlak renklere, yüksek seslere vs. karşı duyarlı olduklarına inanır. Bu tip şiddetli uyaranların onların dikkatini çektiği doğru; şarkı söyleyen insanların, zil seslerinin, dalgalanan bayrakların ya da parlak ışıkların çocukların dikkatini çektiğini hepimiz görmüşüzdür. Fakat dışarıdan gelen bu tür şiddetli uyaranlar tesadüfi olmaktan öteye gitmez; dikkat dağıtır, şiddetli bir biçimde dikkat çeker ve duyuları, uyaran neyse ona yöneltir. Biz yetişkinler de, her ne kadar tam bir paralellik olmasa da, eğer bir kitaba kendimizi kaptırmışsak pencerenin önünden geçen gürültülü bir bandonun sesini aniden duyduğumuzda gidip bakmak için yerimizden kalkarız. Sessizce oturup kitap okuyan bir insanın kitaba son derece yoğunlaşmış olduğunu fark etmeyen ve bu insanı sadece kalkıp bandoyu dinlemeye giderken gören biri, insanları en çok cezbeden şeyin ses olduğunu söylerdi. İşte biz çocukları bu şekilde yargıladık. Fakat güçlü bir dış uyaranın çocukların dikkatini çektiği gerçeği tesadüfidir ve şans eseri gerçekleşir. Bunun çocuğun iç dünyasına ait olan, zihninin derin ve oluşumsal kısmıyla hiçbir ilişkisi yoktur. Çocukların zar zor fark edilecek kadar küçük olan şeylere kendilerini kaptırdıklarını fark ettiğimiz zaman bu içsel sürecin belirtilerini de ayırt edebiliriz.
Sayfa 70 - Kaknüs Eğitim KitaplığıKitabı okuyor
Hayat demek, ölümü beklemek demektir
“Hayat demek, ölümü beklemek demektir. az çok hepimiz denizi, yıldızları, ağaçları işte falanları filanları göreceğiz, bir çok şeyin tadına bakacağız, sonra da ister istemez gidiyorum elveda şarkısını söyleyeceğiz. öyleyse gideninde kalanında gönlü hoş olsun.” Serseri (1967) 🎬 youtu.be/Q78e7cjU6mc?si=...
Beni bu bunalımdan kim kurtaracak? Vakit gece yarısını geçti. Pencerem açık. Uzaklardan hüzün dolu bir şarkı sesi geliyor. İçimde tanımlanamaz bir daralma var. Bir el kalbimi sıkıyor sanki. Ruhum kabına sığmıyor bu gece. Oda, ev, şehir, dünya, evren dar geliyor bana. Bir yolculuk etmek, buralardan, kendimden, her şeyden uzaklaşmak, bir yerlere
Mustafa Kemal Paşa, lâmbasının ışığı altında kâğıtları karıştırır. Miralay İsmet Bey mütemadiyen dolaşır. Cami Bey dizinde kâğıtlarla konuşmak fırsatını beklerdi. İç işlerinde meseleler gittikçe çoğalıyordu. Her yarım saatte bir Hayati Bey gelir, telgraflar getirirdi. Bunların arasında şöyleleri vardı: “Ben Hilâfet Ordusu’nun yaklaştığını görüyorum. Halkın onlara iltihakından endişe ediyorum. Onlar girip telgraf tellerini kesmeden evvel emirlerinizi bekliyorum.” Bunlardan biri okunduktan sonra, Hayati Bey askerî selâm vererek: — Teller kesilmiştir, dedi. İşte, ihtilâlin manzaralarından biri. Diğer bir telgraf: “Ben kasabanın dışında muhabere merkezi tesis ettim. Kaymakam, Hilâfetçiler ile anlaşmak üzeredir. O, bir vatan hainidir.” Her gece, etrafımızdaki merkezler ve kasabalardan böyle telgraflar alırdık. Bu ihtilâl günlerinde zavallı ve fakir telgrafçıların cesaret ve vatanseverliklerini, yaptıkları hizmeti takdir etmemek imkân dışındadır. Bu durum, her gece şafak sökünceye kadar devam eder, hepimiz yorgunluktan bitkin bir hâle gelirdik. Mustafa Kemal Paşa’nın o günlerdeki kadar yorgun ve bazen de ümitsiz olduğunu görmüş değildim. Umumiyetle birkaç saat uyuyabilmek için sabahın erken saatlerinde aşağıya inerdik. Fakat, rahat uyumak da pek mümkün olmazdı. Çünkü, Hilâfet Ordusu mensuplarının ne zaman bizim yerimizi de basıp yatağımızda bizi boğazlayacaklarını tahmin edemiyorduk. Bu günlerde, bu vatan hainleri Bolu hastahanesinde yatan bazı subayları da yataklarından sürükleyip hastahanenin önünde kafalarını taşla ezmişlerdi.
Reklam
88 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
"DAHA ŞİMDİDEN BOYNUZ KULAĞA GEÇECEK GİBİ GÖRÜNÜYOR..."
Bu kitabı ilk okuduğumda pek de yorum yapma taraftarı değildim ama kitabın kötülüğünden değil, sadece çok kusuruz bir kitap. Kitaplığımı düzenelerken fark ettim ki hevesle okuduğum bu kitap hevesle altını çizdiğim satırlar yorum yapmayı hak ediyordu. öncelikle şundan bahsetmeliyim kitap tam anlamı ile muazzam tam anlamı ile idealist bir öğretmen
İdealist Öğretmen
İdealist ÖğretmenGrigory Petrov · Koridor Yayıncılık · 20176,2bin okunma
88 syf.
7/10 puan verdi
·
Beğendi
Para Hırsı Yüzünden Yok Olan Hayatlar
Bugün
Honore de Balzac
Honore de Balzac
'ın kısa; ama çok anlamlı bir hikâyesinden bahsetmek istiyorum:
Efendi Cornelius
Efendi Cornelius
.
Honore de Balzac
Honore de Balzac
bu öyküsünde 19. yüzyıl insanını eleştiriyor. İnsanlık Komedyası eserinin felsefi inceleme bölümünde yer alan bu öyküde insan olmanın acıklı hikâyesi ele alınıyor. Kral’ın haznedarı olan
Efendi Cornelius
Efendi Cornelius
’un kendinden çok değer verdiği hazinesinin çalınması
Efendi Cornelius
Efendi CorneliusHonore de Balzac · Can Yayınları · 2022125 okunma
273 syf.
·
Puan vermedi
·
24 günde okudu
Zübük, 1961 yılında Aziz Nesinin yazdığı 1980 yılında sinemaya uyarlanan toplum eleştirisini çok güzel şekilde işlemiş güncelliğini hala koruyan bir başyapıttır desek abartmış olmayız. TDK sözlüklerinde kayıtlı olmayan "Zübük" kelimesi Aziz Nesin'in kullandığına göre "Kendi çıkarları için her yolu mübah sayan, namussuz,
Zübük
ZübükAziz Nesin · Adam Yayınları · 20006,2bin okunma
" 'Hepimiz bazen birileriyle o kadar yakınlaşırız ki dostluğumuzu ya da kardeşliğimizi hiçbir şey engellemiyormuş gibi görünür; bizi ayıran küçücük bir köprü vardır, hepsi o kadar. Ama tam sen bu köprüye adım atacakken sana şu soruyu sorsam: Bu köprüyü geçip bana gelir misin? İşte o anda artık bunu istemeyiverirsin; sorumu tekrarlasam öylece suskun kalırsın. O andan itibaren aramıza dağlar ve azgın nehirler girer; bizi ayıran ve birbirimize yabancılaştıran duvarlar örülüverir önümüzde ve bir araya gelmek istesek de artık yapamayız. Ama o küçücük köprüyü düşündüğünde, sözcüklere sığmayacak kadar büyüyüverir gözünde; yutkunur şaşar kalırsın.' "
Reklam
146 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
Merhabalar "Hayal gücümüz tamamen sınırsız ve özgürdür, onu kullanarak daha da özgürleşiriz. Hikayeler de bize onlarca farklı yaşam sunar. Birçok karakter, birçok mekan, birçok duygu... İşte bu kitapta hayal gücümle yolculuğa çıktığım hikayeler yer alıyor. Yolculuğumuzun iyi geçmesi ve içinde kendinizden parçalar bulabilmeniz
Renklerin Dönüşümü
Renklerin DönüşümüElif Çelebi · Kitayurdu Doğrudan Yayıncılık (KDY) · 202216 okunma
Eğer yaşam bir gün çelişkilerinden birini suratımıza fırlatacak olursa, hemen kitaplara sarılır, bu konuda orada ne yazıldığına bakmaya çalışırız. İşte, bütün çabamız budur... Yalnız kitaplarla beslendiğimiz için aklımız duygularımızın zararına geliştikçe gelişmiştir. Hepimiz akıllıyızdır, durmadan da akıllanmaktayız... Akıllandıkça edilgenleşmekteyiz;
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.