-Ögrencilerime-
Kiminiz kardelen, kiminiz nergis,
Kiminiz hayalde adlı karınca...
Dört mevsimde açan çiçek hepiniz,
Sınıfın tadı yok, siz olmayınca!..
Soru sorulanda, tetikte gözler,
Havada işaret parmaklarınız...
"Öğretmenim" diye başlar ilk sözler,
Akınca durulmaz ırmaklarınız...
Sizdedir hep coşku, sizde heyecan,
Oyunlarınızda öyle hürsünüz.
Gülsünüz hepiniz gönlümde açan,
Adı, "çocuk" olan taze gülsünüz...
Tarife ne hacet, ne lüzum var ki,
Arı peteğinde bal gibisiniz...
Yeni bestelenmiş yanık bir türkü,
En güzel melodi sizin sesiniz...
Andımız söylenir her sabah erken,
Kabarır hislerim sizi görünce...
İstiklâl Marşı'nı söyleyin yeter,
Ve bir gül gönderin bana ölünce...
Ah o yirminci asır yok mu, o mahlûk-i asîl
Ne kadar gözdesi mevcûd ise hakkıyle sefîl,
(...)
Maske yırtılmasa hâlâ bize âfetti o yüz...
Medeniyet denilen kahpe, hakikat, yüzsüz.
Toplumsal kimliğin oluşumuna neden olan Kurtuluş Savaşı sürecinin, dolayısıyla da Kurtuluş Savaşı’na gerekçe olan söylemlerin ve unsurların bir mantık oluşturduğu ve bu mantığın içselleştirilmesi ile istiklal Marşı’nın toplumsal mantığımızın rafine hali olduğu söylenebilir.
Sınıftaki Atsız: Öğrencileri, Atsız'ın iyi bir hoca olduğunu, derste açıkça propaganda yapmadığını söylüyorlar. 1950-51 ders yılında Haydarpaşa Lisesi'nde talebesi olan Altan Deliorman şöyle diyor: "Devrenin yarısından çoğunu ders vermekle geçirirdi. Anlatır, öğretirdi. Çok da iyi öğretirdi... Yazılı notlarını açıkça okurdu. Kimin
Boğaziçi Lisesi'nde öğrencisi olan Attila İlhan da Atsız'ın hocalığını şöyle anlatıyor:
"1941'di galiba, İzmir'deki bir liseden komünistlikten dolayı kovuldum. Belge aldığım için hiçbir yerde okuyamıyordum. Özel bir lisede okuyabilir mi diye beni İstanbul'a yolladılar. Boğaziçi Lisesi'ne geldim. Boğaziçi Lisesi'nde edebiyat öğretmenim kimdi, biliyor musunuz? Nihal Atsız idi. Ben 'eyvah' dedim, 'bu adam beni hemen mimleyecek ve perişan edecek.' Ne bekliyorum, biliyor musunuz? Bir Hitler bekliyordum ben. Geldi, hiç de öyle bir adam görmedim. Derli toplu, aklı başında, işini çok ciddiye alan bir adamdı. Her çocuğun İstiklâl Marşı'nı baştan aşağı ezbere bilmesini isterdi. Onu yapmadın mı, sıfırı alıp oturuyordun. Ve sınıfta bu işi yapan tek adam ben çıktım. 'Sen kimsin, nereden çıktın yahu?' dedi. 'Ben şuyum' dedim. 'Sende iş var' dedi. Birkaç soru daha sordu ve bizim Nihâl Bey ile öğrenci-hoca ilişkisi çok büyüdü. Derslerinde hiç politik telkinde bulunduğunu hatırlamıyorum. Sadece, İslâm öncesi Türk tarihinden daha çok bahsederdi. Yani onunla daha çok ilgilenirdi." (Arslan Bulut; Körüklü-Yavan 2000: 130'dan).
Sınıftaki Atsız
Öğrencileri, Atsız'ın iyi bir hoca olduğunu, derste açıkça propaganda yapmadığını söylüyorlar. 1950-51 ders yılında Haydarpaşa Lisesi'nde talebesi olan Altan Deliorman şöyle diyor:
"Devrenin yarısından çoğunu ders vermekle geçirirdi. Anlatır, öğretirdi. Çok da iyi öğretirdi... Yazılı notlarını açıkça okurdu. Kimin
"Savcının Anayasa'ya aykırıdır, diye bize yapıştırmak istediği ırkçılığı devlet bilfiil tatbik etmektedir: Maden Tetkik ve Arama Enstitüsü ile askeri okullar ve hemşire okuluna ancak Türk ırkından olan öğrencilerin alınması; 2510 sayılı İskân Kanunu'nun 7., 9., 10., 11., 13. maddeleriyle İskân Muafiyetleri Nizamnamesinin 3. ve 4. maddeleri; Millet Meclisi tarafından kanunla kabul edilen İstiklal Marşı'nın ve Harp Okulu Marşı'nın Türk ırkını terennüm etmesi, hep ırki görüşün mahsulleridir."
Efendimizin (sav), Sevr mağarasında düşmanın soluklarının hissedildiği anda, fevkalade bir güven ve emniyet içinde: "Korkma, Allah bizimle beraberdir!" (Tevbe, 40) sözleri de bize bu gerçeği hatırlatır. Mehmet Akif Ersoy da İstiklal Marşı'nın ilk kelimesi olan "Korkma!"yı bu ayetin ilhamıyla yazmıştır.
Türkiye Cumhuriyeti'nin Bağımsızlık Marşını yazmak, Akif'in ufkunun ne kadar yüce olduğunu göstermiştir. Sezai Karakoç bu hususu şöyle dile getirir:
"Kafkaslarda, Çanakkale'de kan, Müslüman Türk kanı, yere silinmez şahadet çizgisini çeker. Akif de bu günlerde her yurtsever gibi, heyecandan heyecana, umuttan umuda, en beyaz renge, en yeşil duyguya, en kara kötümserlikten en ak iyimserliğe geçer durur. Sessiz, fakat müthiş Türk meydandadır. Bunun destanını yine Akif yazacaktır."