Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
"Eyleme karakterini veren insandır, tersi olmaz! İyi ile kötüyü birbirinden ayırırız ama bir bütün olduklarını da içten içe biliriz!"
Sayfa 90 - Aylak Adam YayınlarıKitabı okuyor
Çok pahalı spor bir arabanız, çok pahalı bir eviniz, rolex saatiniz, yatınız, yüzlerce kaliteli marka elbiseleri olan bir adam ya da çok güzel bir kadın olmanız, çok pahalı makyaj setiniz, vücut hatlarınızın tamamını gösteren cesur mini etekleriniz olması, yani sonuçta dış görünüşünüzün zengin olması hâla salak olmadığımızın anlamına gelmez. Salaksan salaksın işte. Dış görünüşüne bakıpta değer verdiğimiz insanlar ne kadar var hayatımızda? Salaksan salaksın işte. Salaksam, salağım işte. İki kelime konuşmaya başlayınca ne olduğunu belli edersin zaten. Önemli olan topluma ne kadar kazanç sağlamandır. Beynimize değer veren insanlarımız bol olsun, iyi akşamlar.
Reklam
Bu bölümü Barış Özcan'dan dinlemiştim.Yorumda.
Düşüncelerin bir zamanlar iyi ya da kötü olmuş olması fark etmez; ince beyaz hasırlara savruluvermesin, birer bela olup çıkarlar: "Basıldı" der buna Papalagi. Bu söz şu demeye gelir: Bir düşünce hastasının kafasından geçirdikleri, bütün büyük şeflerin binlerce eline ve istencine sahip esrarlı ve olağanüstü bir makine tarafından yazılır. Ama bir kere iki kere falan değil. Defalarca, sayısız kez, hep aynı düşünce. Bu düşünce hasırları bir araya getirilip tomar yapıldı mı, Papalagi buna "kitap" adını verir ve ülkenin dört bir yanına yollar. Bu düşünceler bir kez adamın içine girdi mi bulaşır, kalır. Bu düşünce hasırlarını tatlı muzlar gibi yutarlar, her kulübede kutular dolusu yığılıdır. Şekerkamışına dadanan sıçanlar gibi genci yaşlısı başına üşüşür. İşte bu yüzden, çokları, her aklı başında Samoalının sahip olduğu doğal düşünmeden yoksundur. Aynı şekilde çocukların kafalarına da doldurabildikleri kadar düşünce doldururlar. Çocuklar her gün düşünce hasırlarını didiklemek zorundadırlar. Bir tek en sağlıklı olanları bu düşünceleri kendilerinden uzak tutarlar, bir ağın deliklerinden süzülürcesine ruhlarından salıverirler. Ama çokları kafalarına, en ufak bir boşluk kalmamacasına, ışığın zerresi bile içeri sızmamacasına düşünce yüklerler. Bunun adına "ruhu eğitmek", sonuçta ortaya çıkan çılgınlığa da "eğitim" derler.
Ve biz onlara diyeceğiz ki: Hesaplaşma günü geldi. Şimdiye kadar yalnız din kitaplarında yargılandınız. Biz fakirler, zavallılar, yarım yamalaklar, bu kitapları okuyup teselli olurken içinizden güldünüz. Ve çıkarınıza baktınız. Hatta gene sizlerden, sizin gibilerden, büyük düşünürler çıktı ve bu kitapların bizleri uyuşturmak için yazıldıklarını
Peki sen kime dost dersin? Sana iyi adam görünenlere mi yoksa görünmeseler de gerçekten iyi olanlara mı?
Sayfa 11 - İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okuyor
Köylünün bahçesinde hiç meyvası olmayan, ama serçeler ve çekirgeler için iyi bir tünek olan bir elma ağacı vardı. Köylü ağacı kesmeye karar verip baltayı eline aldı, köklerine cesurca bir darbe indirdi. Serçe ve çekirgeler kendilerine barınak olan bu ağacı kesmemesi için yalvardılar, karşılığında da ona şarkı söyleyecek ve işlerini hafifleteceklerdi. Adam bu isteklerine aldırmadı, ağaca ikinci ve üçüncü darbeyi indirdi. Ağacın kovuğuna ulaşınca arılarla dolu bir kovan buldu. Balın tadını alınca baltasını yere attı, ağaca kutsal bir şeymiş gibi bakıp ona büyük özen gösterdi. Çıkar tek başına insanı harekete geçirir.
Reklam
Sen "dinsel hoşgörü"den yanasın. Hangisi olursa olsun, dinini sevmek için, özgür olmak istiyorsun. İyi hoş. Ama bundan fazlasını da istiyorsun: Yalnızca senin dinine göre tapınılsın istiyorsun. Kendi dinine hoşgörülüsün, ama diğer dine değil. Birisi kalkıp, kişisel bir tanrıya değil de, doğrudan doğaya tapınacak ya da onu sevecek ya da onu tanımak isteyecek olsa, hiddetleniyorsun.
Sayfa 53 - Cem YayıneviKitabı okudu
Sadece iyiler kendi iyiliklerinden kuşku duyarlar, onları iyi yapan da budur zaten. Kötüler iyilik yaptıkları zaman bunu bilirler, iyiler ise hiç bilmezler. Ömürlerini başkalarını bağışlayarak tüketirler, ama kendilerini bir türlü bağışlayamazlar. | Karanlıktaki Adam, Paul Auster
KÜBİTEM GÜNLERİ: Gazetenin, Atatürk Bulvarı üzerindeki bir kapıcı odasında ne kadar zaman çıkartıldığı hakkında net bir bilgi yok. Ama Sadi Somuncuoğlu'nun önderliğinde üniversite hocalarına bir yer tutulması için yapılan çalışmalar neticesinde Meşrutiyet caddesi üzerinde ama girişi Bayındır Sokakta olan 58/2 numaralı daire KÜBİTEM adına
GAZETENİN BİR HAFTASI: KÜBİTEM için tutulan daire Devlet gazetesinin en lüks bürolarından birisi idi. Apartmanın girişi Bayındır sokaktandı ama salonu Meşrutiyet caddesine bakardı. Üç oda ve bir salondan oluşan büronun bir odası sırf Dündar Taşer'e tahsis edilmişti. Dündar Taşer misafirlerini burada karşılar görüşür, sohbetlerini burada
1.000 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.