إِيَّاكَ نَعْبُدُ وَإِيَّاكَ نَسْتَعِينُ"
İyyâke na’budu ve iyyâke nestaîn(nestaînu).
(Rabbimiz!) Ancak sana kulluk ederiz ve yalnız senden medet umarız."
Fatiha suresi 5.Ayet
Nübüvvetin ilk muhatapları kelime-i tevhidi dillendirdikleri zaman, bir anda hayatlarında köklü değişiklikler oluyordu. Neden mi? Çünkü bu kelime-i tayyibenin; hayatın içerisinde üç temel alanı vardı. Neydi bunlar?
1- Ulûhiyette tevhid
2- Rububiyette tevhid
3- Ubudiyette tevhid
Bu üç temel alanın açılımı nedir?
1- Allah'tan başka ilah yoktur.
2- Allah’tan başka Rab, terbiye eden, gözeten, kanun Royan, hükümranlık hakkı olan yoktur. 3- Allah’tan başka ibadet edilecek makam yoktur.
Sıralamada böyledir biliyor musunuz? Ulûhiyette tevhid olmadan, Rububiyyette tevhid tam anlamıyla olmuyor. Rububiyette tevhid olmadan da “iyyake nabudü ve iyyake nestaîn/Yalnız sana ibadet eder ve yalnızca senden yardım isteriz" sırrı oluşmuyor.
"...kul, İyyake na’büdü ve İyyake nestain (Yalnız sana kulluk eder ve yalnız senden yardım dileriz) der, Allah buna karşı, “bu benim ile kulum arasında bir
münasebettir, kulumun dilediği şey olacaktır,” buyurur."
Bizler sünnet namazlarını da hesaba katarak günde tam kırk kez “iyyâke na’budu ve iyyâke nesta’in” demekteyiz. Yani Allah'ım! İbadetlerimin tümü sanadır. Namazım, orucum, secdem, kıyamım, dua ve isteklerim hepsi Senin içindir. Senden başkası bunları hak edemez. Yardımı ancak Senden dileriz. Zaten Senden başkası da buna güç yetiremez, demekteyiz. İşte Fatiha suresini okurken tam kırk defa Allah'a böyle yakarıyoruz. Günde kırk kez böyle deyip sonra da O’ndan başkasından yardım ve medet bekleyenler acaba yalan söylemiş olmazlar mı?
İyyâke na’budu ve iyyâke nestaîn:7
“Yalnız sana âbd oluyoruz ve yalnız seni istiyoruz.” Yalnız senden istiyoruz, seni senden istiyoruz. Her neyi istersek isteyelim senden istiyoruz ya rabbi! İyyâke na’budu; yalnız sana âbd oluyoruz. Sana sadece kendimiz değil hep birlikte, hep beraber âbd oluyoruz ya rabbi!
Her nerde olursak olalım bizimle
“İyyâke na’budu ve iyyâke nesta’în” diyebilirsek Abdullah olabiliriz.Abdullah olmak en büyük ödül ve nimettir.Abdullah olmak Allah’ın bir projesidir.Allah insanı bunun için yaratmıştır ama Abdullah olmak deyince insanımızın aklına herşey geliyorda Allah’a kul olmak gelmiyor.
İnsân, iyyake na’budu ile riyâ hastalığından, iyyake nesta’în ile kibr ve ucb hastalığından, ibdinâ's-sirâta'l-mustaqim ile de cehâlet hastalığından kurtulursa, âfiyet elbisesini giyer, onun üzerindeki ni'met tamamlanır; ğazab edilenler ve dalâlete düşenler sınıfından çıkar. Gazab edilenler, niyeti bozuk olanlardır; hakkı tanıdıkları hâlde ona uymamışlardır. Dalâlete düşenler ise, 'ilmi bozuk olanlardır, ki bunlar câhil olup hakkı tanımamışlardır.
et-Tefsîru’l-Qayyîm 46-48
Eğer biri Fatiha’yı biliyorsa işi öğrenmiş demektir.Örneğin;
“iyyâke na’budu ve iyyâke nestaîn”2 derken ne demiş oluruz?
İyyâke na’budu dediğimizde
Allah’a; “yalnız sana âbd oluyoruz; yani yalnız seni seviyoruz, yalnız senin peşinden koşuyoruz” demiş oluruz. İyyâke nesta’in derken de; “yalnız seni istiyoruz, sevdiğimiz için seni istiyoruz, âbd olmamızın karşılığını; yani seni sevmemizin karşılığını istiyoruz” demiş oluruz. Sevmek
sadece kula ait değildir, kul aynı zamanda rabbinin sevgisini ister.
O yüzden “iyyâke na’budu ve iyyâke nesta’in” dediğimizde Allah’tan kulluğumuzun karşılığı olan sevgisini istemiş oluruz.
Aslında hayat baştan sona âşık ile maşuk arasında yaşanan imtihandır. Onun için biz de yirmi sene önce rabbimizi anlatmaya başlayınca aşktan başlamıştık. Önce aşkı anlatmaya çalışmamızın sebebi; kulun kendisini tanıması, nerden geldiğini bilmesi ve
maşukundan ayrıldığını anlaması içindi. Öyle ki kul yola koyulup işi öğrenmeye ve anlamaya çalışabilsin.
Kimileri de zorda kaldığında Yetiş ya Rab!‘ diyecekleri yerde: Yetiş ya şeyh! Yardım ya fulan!‘ demekte, sıkıntı ve maruzatlarını onlara arz etmektedirler. Bizler, sünnet namazlarını da hesaba katarak günde tam kırk kez iyyâke nabudu ve iyyâke nestaîn demekteyiz. Yani Allah‘ım! İbadetlerimin tümü sanadır. Namazım, orucum, secdem, kıyamım, duâ ve isteklerim hepsi senin içindir. Senden başkası bunları hak edemez. Yardımı ancak senden dileriz. Zaten senden başkası da buna güç yetiremez‘ demekteyiz. İşte Fatiha Sûresini okurken tam kırk defa‘ Allah‘a böyle yakarıyoruz. Günde kırk kez böyle deyip sonra da O‘ndan başkasından yardım ve medet bekleyenler acaba yalan söylemiş olmazlar mı?
Biz İslam medeniyeti müntesipleri olarak
her an Rabb’e iltica ediyoruz. Günde kırk
defa “İyyake nabudu ve iyyake nestain”
diyoruz, önce O’na kulluk ediyoruz, O’ndan
yardım istiyoruz.
Dün ve bugün okuduğum Fatiha'yı ömrümün tamamında okumadım muhtemelen. Tekrar ve tekrar niyazdayım Rabbime.
"İyyake nabudü ve iyyake nestain..."
O'ndan gayrı ne hacetlerimizi iletebileceğimiz bir yakinimiz var, ne de bizleri himaye edebilecek bir güç...