Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gerçi acıma g ö s t e r i l m e l i d i r , ama o n a s a h i p o l m a k t a n kaçınılmalıdır: çünkü mutsuzlar öylesine a p t a l d ı r l a r ki, onların nezdinde acıma göstermek, dünyanın en büyük iyiliğidir. - Belki de mutsuzların bu gereksinimi aptallık ve zihinsel bir eksiklik olarak, felaketi beraberinde getiren bir tür akıl hastalığı olarak (Rochefoucauld da böyle kavramış görünüyor) değil de tümüyle başka ve daha düşündürücü bir şey olarak anlaşıl dığında, bu acıma duygusuna sahip olmak istemeye karşı daha güçlü bir uyarıda bulunulmalıdır. Daha çok kendileri ne acımisın d i y e ağlayıp bağıran ve bu yüzden durumları nın dikkati çekebileceği anı kollayan çocukları gözlemlemek yerinde olur; hastalada ve ruhsal rahatsızlığı olanlarla ilişki içinde yaşandığında bu yakınmaların ve inlemelerin, mutsuzluğun sergilenmesinin, aslında orada bulunanlara a c ı ç e k t i r m e k amacını güdüp gütmediğini sorar insan kendisine: sonra da berikilerin dile getirdiği acıma, zayıflar ve acı çekenler için bir tesellidir, görürler ki tüm zayıflıkianna karşın en azından hala b i r g ü ç l e r i v a r d ı r : a c ı ç e k t i r m e g ü c ü . Mutsuz kişi acıma gösterisinin onun bilincine çıkarttığı bu üstünlük duygusundan bir tür haz elde eder; kendini beğenmişliği kabarır, hala dünyaya acı çektirecek kadar önemli biridir. Dolayısıyla acınma özlemi kendinden haz alma özlemidir, üstelik yakınlarına zarar verme pahasına; kendi özgün benliğini, olanca saygısızlığıyla gösterir insanlara: hiç de Rochefoucauld'nun dediği gibi "aptallığıyla" değil.
Sayfa 45
Bir düşünürü umutsuzluğa düşürebilecek şeylerden biri de, mantıkdışı olanın insanlar için gerekli olduğu ve mantıkdışı olandan birçok iyinin doğduğu bilgisidir. Mantıkdışı olan, tutkularda, dilde, sanatta, dinde ve genel olarak yaşama değer kazandıran her şeyde öyle sağlam bir biçimde yerleşiktir ki, bu güzel şeylere iflah olmaz bir biçimde zarar vermeden onlardan çekip almak mümkün değildir onu. İnsan doğasının salt mantıksal bir doğaya dönüştürülebileceğine inanabilenler, pek naif insanlardır yalnızca; ama bu hedefe yaklaşınanın dereceleri olsaydı, bu yolda neler neler yitirilmeyecekti ki! En akıllı insan bile zaman zaman yeniden doğaya, yani t ü m ş e y I e r k a r ş ı s ı n d a k i m a n t ı k d ı ş ı t e m e l t u t u m u n a ihtiyaç duyar.
Sayfa 32
Reklam
R ü y a n ı n y a n l ı ş a n l a ş ı l m a s ı . - Uygarlığın en başlarında insan, rüyasında i k i n c i b i r g e r ç e k dünyayı tanıdığını sanıyordu; işte tüm metafiziğin kökeni budur. Rüyalar olmasaydı dünyanın bölünmesi için bir ne den bulunamazdı. Ruh ve bedenin ayrılması da rüyanın en eski kavranışıyla bağlantılıdır, ruh görünüşlü bir beden ka bulü, yani tüm ruhlar inancının ve olasılıkla tanrı inancının da kökeni bununla bağlantılıdır. "Ölü yaşamını sürdürüyor; ç ü n k ü yaşayanlara rüyada görünüyor" : böyle çıkarım yapıldı vaktiyle, binlerce yıl boyunca.
Sayfa 5
Asrın liderine teşekkürler
Eyüpsultan'da 17 yaşındaki Iraklı lise öğrencisi Y.K. kendisini okuldan attığını öne sürdüğü okul müdürüne silahla ateş etti. Y.K. kısa sürede yakalandı. Ağır yaralı olarak hastaneye kaldırılan okul müdürü İbrahim Oktugan yapılan tüm müdahalelere rağmen hayatını kaybetti. ntv.com.tr/turkiye/istanbu...
88 syf.
·
Puan vermedi
·
14 saatte okudu
Genellikle “Filozof Kral” olarak anılan
Marcus Aurelius
Marcus Aurelius
, M.S. 2. yüzyılda Roma İmparatorluğu'nu yönetiyordu. Ancak mirası siyasi başarılarının çok ötesine uzanıyor. Marcus Aurelius'u gerçekten istisnai kılan şey, insan deneyimine dair derin anlayışı ve yazıları aracılığıyla ebedi bilgeliği aktarma yeteneğidir Stoa felsefesinin temel görüşleri nelerdir? Diye düşünenler için n hemen bakalım birlıkte Stoa felsefesi, ahlakı felsefenin merkezine alan pratik bir felsefedir. Bu felsefeye göre erek, doğaya uygun yaşamdır.. Doğa'ya uygun yaşam ise kutsal doğayı bilmek, tanımak ve onun iradesine boyun eğmektir .Böyle büyük bir kasırganın ortasında Marcus Aurelius'un en büyük umut ışığı ise Stoacılık felsefesi oluyordu.. Elindeki tüy kalemle ruhundan dökülen kelimeleri parşömenlerin üzerine karalıyor, insan ruhunun dayanıklılığının ebedi bir kanıtı olan “Düşünceler” kitabı yavaş yavaş ortaya çıkıyordu.
Unutma Mutlu Bir Hayat Çok Az Şeye Bağlıdır - Marcus Aurelius
Unutma Mutlu Bir Hayat Çok Az Şeye Bağlıdır - Marcus Aurelius
Stoacılar tanrıya inanır mı? Stoacı Tanrı görüşü aktif ve pasif üzerine kuruludur. Pasif, dülgerin biçim verdiği nesnesi tomruk gibi kâinattaki bütün maddeleri kapsarken; Tanrı olarak aktif ise, bir cümle ile ifadesini bulan veya bir yasa ile sergilenen düşünce veya iradedir. Stoa duası nedir? Conversation. Bir Stoa duası şöyledir:”Allahım bana değiştiremeyeceğim şeyleri kabullenmek için kuvvet;değiştirebileceğim şeyler için cesaret ve bu ikisini birbirinden ayırmak için akıl ver.” Çokca amin derken
Unutma Mutlu Bir Hayat Çok Az Şeye Bağlıdır - Marcus Aurelius
Unutma Mutlu Bir Hayat Çok Az Şeye Bağlıdır - Marcus Aurelius
'da şuraya bırakıyorum
Unutma Mutlu Bir Hayat Çok Az Şeye Bağlıdır - Marcus Aurelius
Unutma Mutlu Bir Hayat Çok Az Şeye Bağlıdır - Marcus AureliusErtürk Akşun · Destek Yayınları · 20202,778 okunma
Ben de bir tane bırakayım; d, g, k, o, s, s, h. :)
— İşte, dedi ve baş harflerini yazmaya başladı: b, b, o, d, y, v, b, h, z, m, y, o, z, m, o? Bu harfler şu anlama geliyordu: “Bana bu olamaz diye yanıt verdiğinizde bu hiçbir zaman mı yoksa o zaman mı olamaz?” anlamındaydı.
Reklam
Bizler, "tarih duyusu"na sahip insanlar: erdemlerimiz var bizim, tartışmasız, - iddia sız, bencillikten uzak, mütevazı; mertiz, kendimizi aştık, öz veriliyiz, çok müteşekkiriz, çok sabırlıyız, çok hatırşinasız: - tüm bunlarla belki de çok "zevk sahibi" değiliz. Sonunda teslim edelim: Biz "tarih duyusu"na sahip insanların en zor kavradığı, hissettiği, tadını aldığı, sevdiği şey, özellikle her kültürün ve sanatın kusursuz ve en son olgunlaşmış yanı dır, yapıtların ve insanların asıl seçkin yönüdür, çarşaf gibi denizi andırdıkları ve sütliman bir kendine yeterlilik içinde oldukları andır, tamama ermiş tüm şeylerin altın ve soğuk görüntüsüdür. Belki de bizim büyük tarih duyusu erdemi miz i y i beğeniyle en azından en iyi beğeniyle zorunlu bir karşıtlık içindedir ve biz, insan yaşamının, zaman zaman pı rıldayan küçük, kısa ve en üstün mutluluk durumlarım ve nurlanmalarım kendi içimizde ancak zorlamayla taklit ede biliriz: büyük bir gücün ölçüsüz ve sınırsız olanın karşısında gönüllü olarak durduğu o anlar ve mucizeler - bir ince zevk bolluğunun, ansızın boyun eğme ve taş kesilme anında, hala titreyen bir zeminde sabit durarak ve kendini-sabitleyerek yaşandığı yerde. Ö l ç ü bize yabancıdır, itiraf edelim bunu kendimize; duyduğumuz heyecan özellikle sonsuzdan, ölçü süzden duyulan heyecandır. İleriye doğru soluyan bir bey girin üstündeki binici gibi, sonsuzun karşısında bırakıyoruz dizginleri, biz modern insanlar, biz yarı barbarlar - ve ancak orada k e n d i mutluluğumuzu yaşarız, aynı zamanda en çok - t e h l i k e d e o l d u ğ u m u z yerde.
Sayfa 151
bir gece sabaha karşı en kilitli k a p ı l a r ı m a ç ı l a c a k yalnızlığımdan çıkıp gideceğim ne sensiz kalırsam korkusu n e k i t a p l a r d a o k u y u p altını çizdiklerim ne alkol tutabilecek beni ne ölüm t e l â ş ı
Sayfa 108Kitabı okudu
se v m e k k im i z a m a n r e z ilc e k o r k u lu d u r İn sa n b i r a k ş a m ü s t ü a n s ız ın y o ru lu r
128 syf.
8/10 puan verdi
·
Beğendi
Batan Güneş | Osamu Dazai Kazuko babasının ölümünden yıllar sonra dayısının sözünü dinleyerek tokyodaki evlerini satıp annesiyle birlikte taşra bir yere yerleşir. Askerde olan kardeşi Naoci, bir süre sonra geri döner. Kardeşi madde bağımlısı olmuştur. Annesinin sağlığı ise gitgide kötüye gidiyordur. Dazai'nin şair sevgilisinin (Şizuko Ota) yazdığı mektuplardan ve hayatından esinlenerek yazdığı bir kitap. Kitaptaki yazar karakterinin Dazai olma ihtimali yüksek diye düşünüyorum. Ayrıca kitapta savas sonrası baskalaşan ve yavaşça dışarı açılan Japon toplumunun bozulmaya başlaması da anlatılıyor. Şizuko Ota ile ilgili pek fazla bilgi bulamamakla birlikte, kitaptaki olaylar kendi yaşantısından notlar ise biraz içim burkuldu. Sayfaları çevirirken başına neler gelmiş demeden geçemedim maalesef.
GmzNr
GmzNr
Batan Güneş
Batan Güneş
Osamu Dazai
Osamu Dazai
Batan Güneş
Batan GüneşOsamu Dazai · İthaki Yayınları · 20232,603 okunma
Reklam
H i ç k i ms e sorumlu değildir, varoluşundan, şu ve şu yapıda oluşundan, bu koşullarda, bu ortamda oluşundan. Varlığın yazgısallığı, var olmuş ve var olacak olan her şeyin yazgısallığından ko panlamaz. Kendine ait bir niyetin, bir istencin, bir amacın sonucu d e ğ i l d i r o; onunla bir “ insan ideali” ne ya da bir “mutluluk ideali” ne ya da bir “ ahlaksallık ideali” ne ulaşma denemesi yapılıyor d e ğ i l d i r , — onun varlığını herhangi bir amaca a r m a ğ a n e tme k istemek saçmadır. “Amaç” kavramını biz uydurduk: gerçeklikte y o k t u r amaç... Kişi zorunludur, felaketin bir parçasıdır; bütüne ait amaç... Kişi zorunludur, felaketin bir parçasıdır; bütüne ait tir, bütünün içinde v a r d ı r , — bizim varlığımızı yargıla yabilecek, ölçebilecek, kıyaslayabilecek, mahkûm edebilecek bir şey yoktur... Z a t e n , b ü t ü n ü n d ı ş ı n d a h i ç bi r ş ey y o k t u r ! — Hiç kimsenin daha fazla sorum lu kılınamayacağı, var olma tarzının bir causa prima’ya9 da yandırılamayacağı, dünyanın ne bilinç ne de “ tin” olarak bir birlik oluşturduğu, i ş t e b u d u r i l k b ü y ü k ö z g ü r l e ş m e , — ancak böylelikle yeniden kurulmuştur, oluşun m a s u m i y e t i . . . “Tanrı” kavramı şimdiye ka dar, varoluşa karşı en büyük i t i r a z d ı . . . Tanrıyı yadsı yoruz, tanrıya karşı sorumlu olmayı yadsıyoruz: ancak b ö y l e l i k l e kurtarıyoruz dünyayı. —
Sayfa 41
Tüm tutkuların, sadece felaket getirdikleri, kurbanlarını aptallığın ağırlığıyla aşağıya çektikleri bir dönemleri vardır — bir de, tinle evlendikleri, “ tinsel leştik 1er i ” , ileri, çok ileri bir dönemleri. Eskiden, tutkudaki aptallık yüzünden, tutku nun kendisine savaş açılmıştı: onu yok etmeye yemin edil mişti — tüm eski ahlak-canavarları “ il
Sayfa 27
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.