sonuna kadar haklı bir satır.
Tecavüz ; olayın annesiyle alakası olmayan bir tür oruspu çocukluğudur.!
Tam Metin
(Çok uzun bir sessizlik) Ama senin dostların var. (Uzun bir sessizlik) Çok dostun var. Onların sana bu kadar koltuk çıkmaları için ne veriyorsun onlara?
Reklam
Hayatın artık yalnızca kabullenilmiş bir yenilgiler dizisine dönüştüğü o yaşa geldim — yaş ve yenilgi; sonuna kadar birbirine sadık kan kardeşler. Her sabah yaptığım gibi yataktan kalkmaya çabalıyorum. Dışarıda hâlâ gece, yatak odasındaki ahşap kepenklerin kısa çıtalarının arasından en ufak bir ışık girmiyor. Bir saat, hatta muhtemelen daha
Neden bir Brahman olarak, neden bir çileci olarak Ben’le savaşından sonuç alamadığını şimdi seziyordu Siddhartha. Pek çok bilgi, pek çok kutsal dize, pek çok sungu kuralı, pek çok oruç, pek çok eylem ve çaba başarıya ulaşmasını önlemişti. Kibirden hiçbir şey görmemişti gözü, her zaman herkesten akıllı, herkesten gayretli biri, her zaman herkesten bir adım ilerde, her zaman bilen, her zaman ruhani biri, her zaman bir rahip ya da bir bilge olmuştu. Ben’i işte bu rahipliğin, bu kibrin, bu ruhaniliğin içine girip sinmiş, burada bir güzel yuvalanmış, burada palazlanıp büyümüş, oysa kendisi oruç tutarak, çile çekerek bu Ben’i öldürdüğünü sanmıştı. Şimdi bunu görüyor, hiçbir öğretmenin kendisini esenliğe kavuşturamayacağını söyleyen gizli sesin haklı olduğunu görüyordu. İçindeki rahibin, içindeki Samananın ölmesi için dünyaya açılması gerekmişti, zevk ve güç, kadın ve para peşinde koşarak kendini yitirmesi, bir tacir, bir kumarbaz, bir ayyaş ve açgözlü biri olması gerekmişti. Derken bu zevkperest Siddhartha’nın, bu açgözlü Siddhartha’nın da ölebilmesi için daha sonra bu berbat yılları göğüslemesi, bu iğrençliğe, kof ve yitik bir yaşamın bu boşluk ve anlamsızlığına sonuna kadar, acı bir umarsızlığa gelip dayanmcaya kadar katlanması gerekmişti. Ve zevkperest, açgözlü Siddhartha ölmüş, uykudan yeni bir Siddhartha uyanıp gözlerini açmıştı. Bu Siddhartha da günün birinde yaşlanacak, o da günün birinde ölüp gidecekti, ölümlüydü Siddhartha, tüm nesneler ölümlüydü. Ama bugün gençti henüz, bir çocuktu bu yeni Siddhartha ve yüreği sevinçle dolup taşıyordu.
– Anna Andreyevna, madrabazın biri! O, seni de beni de bütün dünyayı da aldatır! Öteki bayanla sorunu daha iyi halledeceğini bildiğim için seni bekledim. – O bayan da kim? – Mme Andrakova. Ben her şeyi biliyorum. Onun sendeki mektuptan korktuğunu kendin söyledin… Utanarak: – Hangi mektup? Yalan söylüyorsun… Onu gördün mü, diye homurdandım. –
Düşündürücü...
Çok yüce bir Sufi kadın, Rabia al-Adawia hakkında şöyle bir hikâye anlatıldığını duydum: Bir akşam, güneş batarken, ortalıkta henüz biraz ışık varken insanlar onu sokakta bir şey ararken bulur . Yaşlı bir kadındır; gözleri zayıftır ve zor görmektedir . O yüzden de komşular yardıma gelir ve sorar: "Ne arıyorsun?" Rabia cevap verir:
Reklam
46 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.