** Benim gibi kitap okumayı çok seven ve kitapları içselleştirip hayatının bir parçası yapan bir çok okurun, Ürdünlü yazar Rabih Alameddine' ye ait bu romanı severek okuyacaklarını düşünüyorum.
** National Book Award finalisti olan Lüzümsuz Kadın romanı, her ne kadar akıcı ve sürekleyici de olsa da, bana göre öyle bir çırpıda okunup bitirilecek tarzda bir kitap değil. Şahsen ben, kahramanın hislerini bir kere daha yaşamak , söz ettiği yazarların üstünden bir kere daha geçmek için , romanı daha sonra bir kere daha okumayı düşünüyorum.
** 'Kutulara giren kitaplar- kutular dolusu kağıtlar, dağınık çeviri sayfaları. İşte benim hayatım bu. ' diyor elli sene içinde, kimsenin okumadığı otuz yedi tane kitap çevirmiş olan Aaliye Saleh.
** Beyrut'ta, iç savaşın zorlu koşullarında, sanat, felsefe ve edebiyatla kendine bir dünya kurmuş olan bu yalnız kadın,
çocukluğunu, evlilik hayatını, çalıştığı kitap dükkanını, en yakın dostu Hannah'ı, annesini, oturduğu apartmandaki komşularını, rutinlerini kısacası hayatını bizlere okuduğu kitaplardan alıntılar yaparak öyle güzel aktarıyor ki, Aaliye'nin kitaplarla olan derin ilişkisine adeta hayran oluyorsunuz.
**Romanda, Aaliye'nin annesinden bahsettiği kısımlar bana çok hüzünlü geldi. Hatta, ' Lolita'nın annesini, kendi annemden daha iyi tanıyorum ve şunu söylemeliyim ki onu kendi annemi anladığımdan daha iyi anlıyorum.' şeklinde kurduğu cümle beni yüreğimden yaraladı.
** Sonuç olarak, Aaliye'nin kendi deyimiyle, edebi karakterle boşlukları gerçek insanlarla yapabildiğinden daha iyi doldurduğunu düşünerek anlattığı bu çarpıcı hayat hikayesini kesinlikle okumanızı tavsiye ediyorum.