Esselamu Aleyküm
بِسْــــــــــــــــــمِ اﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم Bugün yeni farkına vardığım ( belki de bu farkındalığa geç vardım. Olsun geç olsun güç olmasın) bir durumu paylaşmak istiyorum. İnşallah hassasiyetimizin devamına ve diğer bacilarıma da vesile olur.. Daha önce "tesettür bahsi" başlıklı bir yazı yazmıştım. Bu yazımda ise "sosyal
الرَّحٖيمِ يَا اَيُّهَا النَّبِىُّ قُلْ لِاَزْوَاجِكَ وَبَنَاتِكَ وَنِسَٓاءِ الْمُؤْمِنٖينَ يُدْنٖينَ عَلَيْهِنَّ مِنْ جَلَابٖيبِهِنَّ … اِلٰى اٰخِرِ âyeti, tesettürü emrediyor. Medeniyet-i sefihe ise Kur’an’ın bu hükmüne karşı muhalif gidiyor. Tesettürü fıtrî görmüyor “Bir esarettir.” diyor. Elcevap: Kur’an-ı Hakîm’in bu hükmü tam fıtrî
Reklam
90’lı yılların Tarihselcileri, 2000’li yıllardan sonra Din ve Diyanet ile alakalı kurumlarda üst düzey yöneticiler oldular. Tarihselcilik belli alanlarda kuvveden fiile taşındı. 2012 yılında Diyanet’e bağlı 29 Mayıs Üniversitesi’nin bir kurumu olarak Kuramer açıldı. Kuramer, Tarihselciliğin adeta AR-GE’si gibi çalıştı. Diyanet İşleri Başkanlığı’nın 2014 yılında neşrettiği, “Kur’an Yolu Meâli” adlı eserde, “Cilbâb Ayeti”nin (Ahzâb, 59) izahı yapılırken düşülen şu not, Tarihselciliğin Din ve Diyanet ile alakalı müesseselerde kat ettiği mesafeyi göstermesi açısından önemlidir: “Ahzab Suresi’nden sonra inen Nûr Suresi’ndeki örtünme, devamlı ve iffeti korumaya yönelik bir farzdır. Burada emredilen cilbab(belli bir dış giysi) cariye ile hür kadınları birbirinden ayırarak asayişi korumayı ve tacizi önlemeyi hedefleyen geçici bir tedbirdir. Toplum içinde cariye kalmayınca veya başka tedbirler alma imkânı hâsıl olunca dışarı çıkarken, usûlüne göre tesettür (kapanması gereken yerlerin örtünmesi) yanında bir de, hür kadın alameti olarak cilbâb vb. elbiseler giymek gerekli olmaktan çıkmıştır.”. Nûr Suresi’nin 31. ayet-i kerimesinin farklı izahlarının olduğu ehline malumdur. Buna göre Nur Suresi’ndeki ayet, baş örtüsüne tahsis edilirse, Tarihselci yoruma göre asayişin sağlandığı hallerde bir kadın pekala şortla dolaşabilir ve bu da nasslara -haşa- aykırı olmaz.
4. Kadının hakları — Şeriatin emrettiği şeylerin hepsi faydalı, yasak ettiği şeylerin hepsi zararlıdır. Şeriat kadınların kendilerine mahrem olmayan erkeklerden kaçmalarını emrediyor: “Saçları dahi dahil olduğu halde vücutlarını ziynetten ari bir şeyle, calibi şehvet olmayacak bir libasla örtmelidirler.” Fakat bu tesettür, kadına hiçbir meşru hakkını kaybettirmez. Kadın da erkek gibi malını istediği kadar tasarruf eder. Namus dairesinde gezmeye gider, eğlenir. Kendi aralarında teşkil ettikleri cemiyetlere giderek konferans verebilir ve dinliyebilir. İptidaî, rüşdî ve idadî derecesinde tahsil görebilir. (Fazlasına ev ve analık vazifeleri müsait değildir.) Şeyhülislâm Musa Kâzım diyor ki: “Biz kadınlar okumasınlar demek istemiyoruz. Kadın izdivacdan sonra arzu ederse vakit buldukça kendi hanesinde ulûmu âliyeyi de tahsil edebilir. Bir kadın eğer kudreti varsa bunu da elde edebilir. Şeriatimiz buna mâni olmaz, belki teşvik eder.” “Fatma Aliye Hanım hazretlerinin dediği gibi tesettüre riayet şartıyla bizde de herhangi bir kadın ticaret edebilir.”' (Musa Kâzımın dinî, içtimaî makalelerinden nakil ve hulâsa.)
126 syf.
8/10 puan verdi
Ne tuhaf ne tuhaf hala 100 yıl önceki konuları yaşıyoruz.... Şimdi bizde Fransızca bilen hanımların da bulunduğu bir gerçek. Ancak onların birçoğu, özel öğretmenler aracılığıyla sırf alafranga usulde eğitim görmüş, Fransızcayı da bilgisini artırmak için değil, tam alafranga olmak amacıyla öğrenmişlerdir. Bu gibiler dinin hükümlerinden habersiz oldukları gibi milli geleneklerini de terk etmiş halde; tamamıyla alafranga yaşamaktadırlar. Dolayısıyla bunlar ile görüşmek Beyoğlu’ndaki Frenk aileleriyle konuşmak gibi olacağından kendilerinden hiçbir şey öğrenilemez. Bu taklitçi aileler, terk etmiş oldukları İslami yaşayış tarzlarına dair kendilerinden bilgi almak isteyenlere yüce İslam dininin istikamet ve safiyetini -o yolda malumatları olmadığından- beyan edememektedirler. Bununla kalmayarak tesettür hususunda hiddetlerinin şiddetinden ağızlarına geleni söyleyip sonradan âdet edilen milli gelenekleri de sanki şer’î hükümlermiş gibi bilmedikleri şeyler hakkında konuşarak, şereflenip aydınlandığımız temiz dinimiz için bazı yabancıların isnat ve iftiralarına sebep oluyorlar.
Osmanlı'da Kadın
Osmanlı'da KadınFatma Aliye Hanım · Ekim Yayınları · 201770 okunma
TESETTÜR
Tesettür, örtünmek demektir. Kadın, erkek bütün mükelleflerin Hazreti Allah'ın açıkladığı sınırlar içerisinde vücutlarını elbiseyle kapatmalarıdır. Tesettürde öncelikli niyet, Hazreti Allah'ın örtünme emrini yerine getirmek olmalıdır. İnsana ve insanlığa değer veren dinimiz, kadınlara çok büyük değer vermektedir. İşte bu değerlerden bir tanesi de örtünmedir. Allâhü Teâlâ, örtünmeyi ilk insan ve ilk Peygamber Adem aleyhisselâmdan başlayarak bütün insanlığa farz kılmıştır. Örtünmenin de belirli kuralları vardır: • Kadınların el ve yüzleri hariç bütün bedenleri avret mahallidir ve bu bölgelerin yabancı kimseler tarafından görülmesi haramdır. • Kadının ince ve şeffaf elbise giymesi, başı ve yüzü örtmeyen ince başörtü kullanması, pantolon giymesi, başörtüsünü saçları gözükecek şekilde bağlaması caiz değildir. Kadının vücut hatlarını belli edecek şekilde dar elbise giymesi hem dinimizce hem de sağlık açısından uygun değildir. Dar elbise ciltte alerji oluşturur, iç organlara basınç yapar, kan basıncının yükselmesine ve damar tıkanıklığına sebep olur. Tesettür deyince sadece kadınların akla gelmesi doğru değildir. Erkeklerin de bir tesettürü vardır. Erkeklerin diz kapakları dahil göbeklerine kadar olan yerleri avret mahallidir. Bu bölgelerin başkaları tarafından görülmesi haramdır. Erkeklerin avret yerlerini gösteren kısa elbiseler, vücut hatlarını belli eden dar kıyafetler giymesi hem dinen hem de sağlık açısından uygun değildir.
Reklam
640 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.