İçselleşme üzerine:
Dışa boşalmayan tüm içgüdüler içe yönelirler. benim, insanın içselleşmesi diye adlandırdığım şey budur: insanda, sonradan onun "ruhu" diye adlandırılmış olan şey ancak böylelikle gelişmeye başlar. “Ahlakın Soykütüğü Üstüne” -Friedrich Nietzsche
Kendi halinde yaşayan bir kişinin gece yarısı bilinmeyen bir örgüt tarafından evine gelen mektupla hayatı değişir. Korkuyu Beklerken, bu kişinin o mektuptan sonra yaşadıklarının hikâyesidir. O günden sonra sürekli bir korkuyla yaşayan hikâye kahramanı, bu korku neticesi toplumdan uzaklaşır, bireysel heyecanlar yaşar. Kafasında çeşitli senaryolar kurar. Bu davranış biçimleri kahramanın iç dünyasında yaşadığı karmaşanın bir neticesidir. Korkuyu Beklerken, kafkaesk özellikleri ağır basan uzun bir hikâye. Yazar, toplumdan uzak bir köşede, yalnız yaşayan, dünyadan, tabiattan insanlardan kopmuş, sürekli tedirgin, huzursuz, ömrünü ayrıntı ayıklamakla geçiren, gizli güçlerin kendisini tehdit ettiğini sanan ve korkuyla kıvranan bir kişinin iç dünyasını, onun bunalımlarını başarılı bir şekilde yansıtır. Korku, hayatla mücadele içindeki insanın duygu halidir ve bu hikâyede yaşama biçimine dönüşmüştür. Sürekli korku içindeki hikâye kahramanı, hayatla yenişemeyen bir insanın nasıl içselleştiğini gösterir. Bu içselleşme, kahramana gelen mektupla değil daha önceden süregelen bir içselleşme olarak düşünülebilir. Bu hikâyedeki kahramanı korkuya düşürenin, bir gün evinde bulduğu adressiz zarf içinden çıkan anlaşılmaz dildeki mektup olmadığı, onun zaten mektubu bulmadan önce derin bir korku içinde yaşamakta olduğudur.