Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Kaknüs misali küllerimden yeniden doğarken...
Kaknüs kuşu ; Bu kuşun güzel sesini duyarak etrafına doluşan küçük kuşları yiyerek beslendiği ifade edilir. Bin yıl yaşayıp daha sonra Feniks gibi küllerinden yeniden doğmak için ormanlardan odun toplayıp bunları kanatlarını süratle çırparak tutuşturduğuna ve kendini yanan ateş ile yaktığına inanılır.
Ata Nalı Ters Çakmak
Dünya hayatı ve imtihan dediğimiz şey ters çakılmış bir çift at nalından ibarettir. Nal ters çakılmıştır, imtihanımız budur. Eğer görünene uyup onu takip edersek sefalete, bu hileyi görüp görünmeyene uyarsak da zarafete dûçar oluruz. Madde araz ve hüviyetten oluşur. Tıpkı kitaptaki yazının araz ve mürekkebin hüviyet oluşu gibi günlük hayatın
Reklam
Kaknus, güzel fakat acaip bir kuştur. Yeri yurdu da Hindistan''dadır. Uzun, kuvvetli bir gagası vardır. O gagada ney gibi birçok delikler bulunur. Yüze yakın delik vardır. Sonra bu kuşun eşi de yoktur; tektir bu kuş! Her delikten başka türlü bir ses çıkar; her sesten de başka bir nağme duyulur. Bütün kuşlar susarlar. Onun sesinin güzelliğinden hepsinin de aklı başından gider. Bir filozof vardı; bir müddet onunla düştü kalktı ve müzik bilgisini onun sesini taklit ederek meydana getirdi. Bu kuşun ömrü bin yıla yakındır. Öleceği vakti bilir. Öleceğini anlayıp da kendisinden ümidi kesti mi çalı çırpı toplar, onları çepeçevre yığar. Tam ortasına da kendisi geçer, yüzlerce türlü nağmelerle feryada başlar. Adeta ruhunun her deliğinden başka çeşit bir dertli nağme çıkar. Hem feryad eder, hem de ölüm derdinden gazel yaprağı gibi titrer. Onun feryadını duyup işiten bütün kuşlar, onun coşkunluğunu gören bütün yırtıcı hayvanlar, karşısında düşüp ölürler. Hepsi onun ağlamasına ağlar; bir kısmı da dermansız, takatsiz bir hale düşüp ölür gider. Onun bu ölüm günü acayip bir gündür. Gönüller yakan feryadından âdeta gönüllerden kanlar damlar. Nihayet bir soluk ömrü kalınca şiddetle kanatlarını çırpar. Kanadından bir kıvılcım sıçrar; alev alır, ateşlenir. O ateş çevresindeki çalı çırpıyı tutuşturur; bu suretle tamamiyle yanar gider. Külde bir zerre bile ateş kalmayınca o külden başka bir kaknus kuşu meydana gelir. Hiç kimseye böyle bir şey nasip olur mu? Öldükten sonra doğsun yahut doğursun! Feridüddin Attar''ın "Mantıku''t-Tayr"ından
Kaknus Kuşu
Bu kuş kanatlarını çırpa çırpa tutuşturduğu çalı çırpının yanmasıyla ölen bir kuş. Küllerinden bir yumurta ve yumurtasından yeni bir kaknus meydana geliyor.
Kaknus, güzel fakat acaip bir kuştur. Yeri yurdu da Hindistan''dadır. Uzun, kuvvetli bir gagası vardır. O gagada ney gibi birçok delikler bulunur. Yüze yakın delik vardır. Sonra bu kuşun eşi de yoktur; tektir bu kuş! Her delikten başka türlü bir ses çıkar; her sesten de başka bir nağme duyulur. Bütün kuşlar susarlar. Onun sesinin güzelliğinden hepsinin de aklı başından gider. Bir filozof vardı; bir müddet onunla düştü kalktı ve müzik bilgisini onun sesini taklit ederek meydana getirdi. Bu kuşun ömrü bin yıla yakındır. Öleceği vakti bilir. Öleceğini anlayıp da kendisinden ümidi kesti mi çalı çırpı toplar, onları çepeçevre yığar. Tam ortasına da kendisi geçer, yüzlerce türlü nağmelerle feryada başlar. Adeta ruhunun her deliğinden başka çeşit bir dertli nağme çıkar. Hem feryad eder, hem de ölüm derdinden gazel yaprağı gibi titrer. Onun feryadını duyup işiten bütün kuşlar, onun coşkunluğunu gören bütün yırtıcı hayvanlar, karşısında düşüp ölürler. Hepsi onun ağlamasına ağlar; bir kısmı da dermansız, takatsiz bir hale düşüp ölür gider. Onun bu ölüm günü acayip bir gündür. Gönüller yakan feryadından âdeta gönüllerden kanlar damlar. Nihayet bir soluk ömrü kalınca şiddetle kanatlarını çırpar. Kanadından bir kıvılcım sıçrar; alev alır, ateşlenir. O ateş çevresindeki çalı çırpıyı tutuşturur; bu suretle tamamiyle yanar gider. Külde bir zerre bile ateş kalmayınca o külden başka bir kaknus kuşu meydana gelir. Hiç kimseye böyle bir şey nasip olur mu? Öldükten sonra doğsun yahut doğursun! Feriduddin Attar
Kaknüs kuşu
"Vatanı Hindistan olan Kaknüs'ün güzellikte eşi benzeri yoktur. Ney'e benzeyen uzun ve kuvvetli gagasında yüze yakın delik vardır. Her delikten farklı bir ses çıkar ve çıkan her ses, başka bir nağmenin ifadesidir. Kaknüs öttüğü zaman, diğer bütün kuşlar susar. Onun sesinin güzelliği hepsinin aklını başından alır. Ömrü bin yıla yakın olan Kaknüs'e öleceği vakit hissettirilir. Kuş, ölüm vakti yaklaştığında topladığı çalı çırpının ortasına geçer ve çeşitli nağmelerle feryada başlar. Gagasındaki her delikten ruhunun bir tarafına ait farklı bir nağme çıkar. Ölüm korkusundan hazan yaprağı gibi titrer. Yakıcı feryatlar, âdeta gönüllerden kan damlatır. Kaknüs nihayet bir nefeslik ömrü kaldığı an kanatlarını şiddetle çırpar ve kanatlarından çıkan kıvılcımla alev alır. Çıkan ateş, kuşun çevresindeki çalı çırpıyı da tutuşturur ve nihayetinde kuş tamamıyla yanar. Hiç ateş kalmadığı bir anda Kaknüs'ün külünden başka bir Kaknüs yaratılır."
Mantık Al-Tayr
Mantık Al-Tayr
Reklam
İnsanın Acısını İnsan Alır
İnsanın Acısını İnsan Alır
Şükrü Erbaş
Şükrü Erbaş
kitapta en etkilendiğim kısım doğu mitolojisinde bahsedilen Kaknus kuşu olsa gerek.. bu kuş, bahsedilene göre gagasında 365 delik bulunan, rüzgar esmesi sonucu deliklerden nağmeli sesler çıkaran ve diğer kuşların bu seslere gelip ona yem olmasını sağlarmış. ömrü araştırmalarıma göre farklı şekilde ifade edilsede daha çok 1 yıl olduğu yönünde söylenmekte. öleceğini anladığı vakit etrafına çalı çırpıdan yuva yaparmış ve kanatlarını çırpa çırpa tutuşturduğu yuvasının yanmasıyla ölürmüş. küllerinden bir yumurta ve yumurtasından da yeni bir kaknus meydana gelirmiş.
Kaknüs Kuşu - Mantıku't-Tayr'dan...
"Kaknüs güzel fakat acayip bir kuştur. Yeri yurdu da Hindistan'dadır. Uzun, kuvvetli bir gagası vardır. O gagada ney gibi birçok delikler bulunur. Yüze yakın delik vardır. Sonra bu kuşun benzeri de yoktur; tektir bu kuş! Her delikten başka türlü bir ses çıkar; her sesten de başka bir nağme duyulur. Bütün kuşlar susarlar. Onun sesinin güzelliğinden aklı başından gider. Bir filozof vardır; bir müddet onunla düştü kalktı ve müzik bilgisini onun sesini taklit ederek meydana getirdi. Bu kuşun ömrü bin yıla yakındır. Öleceği vakti bilir. Öleceğini anlayıp da kendisinden ümidi kesti mi çalı çırpı toplar, onları çepeçevre yığar. Tam ortasına da kendisi geçer, yüzlerce türlü nağmelerle feryada başlar. Adeta ruhunun her deliğinden başka çeşit bir türlü nağme çıkarır. Hem feryad eder, hem de ölüm derdinden gazel yaprağı gibi titrer. Onun feryadını duyup işiten bütün kuşlar, onun coşkunluğunu gören bütün yırtıcı hayvanlar, karşısında düşüp ölürler. Hepsi onun ağlamasına ağlar; bir kısmı da dermansız, takatsiz bir hâle düşüp ölür gider. Onun bu ölüm günü acayip bir gündür. Gönüller yakan feryadından adeta gönüllerden kanlar damlar. Nihayet bir soluk ömrü kalınca şiddetle kanatlarını çarpar. Kanadından bir kıvılcım sıçrar; alev alır ateşlenir. O ateş çevresindeki çalı çırpıyı tutuşturur; bu suretle tamamıyla yanıp gider. Külde bir zerre bile ateş kalmayınca o külden başka bir kaknüs kuşu meydana gelir. Hiçkimseye böyle bir şey nasip olur mu? Öldükten sonra doğsun yahut doğursun." 🔸
Feridüddin Attar
Feridüddin Attar
-
Mantıku't-Tayr
Mantıku't-Tayr
🕊️🔥
KAKNÜS KUŞU, doğu mitolojisinde, gagasında üç yüz altmış delik bulunan ve bu deliklerden değişik sesler çıkan, tüyleri renkli bir kuş.. diğer kuşlar bu sesleri duyunca ona doğru yaklaşır ve kaknusa yem olurlarmış.. ömrü bir yıl olan bu kuş, ölümü yaklaşınca otlardan bir yuva yapar ve orada ötermiş..bir süre sonra da kanatlarını hızla çırparak çıkardığı kıvılcımlarla bu yuvanın yanmasını sağlar ve yuvasıyla birlikte yanarak ölürmüş..külünden meydana gelen yumurtadan da yavrusu çıkarmış. küllerinden yeniden dirilmek deyimi yaygın görüşün aksine anka kuşunun değil kaknüs kuşunun bir özelliğidir
Biliyor muydunuz?
Gözleri görmeyen Kaknüs Kuşu,hisleriyle uçar,iç güdüsel olarak yolunu bulurmuş. Acıktığı zamansa , gagasındaki 360 deliğin her birinden farklı ses çıkarırmış diğer kuşlar bu büyülü sesi işitsin, merakla ona yaklaşsın, o ise bu kuşları yesin diye. Sadece 1 yılcık ömrü olan Kaknüs Kuşu ölümü yaklaşınca, kendisine otlardan bir yuva yapar ve son şarkısını söyler gibi ötmeye başlarmış. Şarkısı bitince kanatlarını öylesine bir güçle çırparmış ki,her bir tüyünden kıvılcımlar çikar,yuvası alev alırmış. Ve kendisi oracıkta yanıp kül olurken,küllerinden bir yumurta oluşurmuş. Kaknüs kuşunun yavrusu işte böyle doğarmış
Reklam
KAKNÜS Kaknüs güzel fakat acayip bir kuştur. Yeri yurdu da Hindistan’dadır. Uzun, kuvvetli bir gagası vardır. O gagada ney gibi birçok delik bulunur. Bunlar üç yüz altmış tanedir. Sonra bu kuşun eşi de yoktur; tektir bu kuş! Her delikten başka türlü bir ses çıkar; her sesten de başka bir nağme duyulur. Bütün kuşlar susarlar. Onun sesinin güzelliğinden hepsinin de aklı başından gider. Bir filozof vardı; bir müddet onunla düştü kalktı ve müzik bilgisini onun sesini taklit ederek meydana getirdi. Bu kuşun ömrü bin yıla yakındır. Öleceği vakti bilir. Öleceğini anlayıp da kendisinden ümidi kesti mi çalı çırpı toplar, onları bir yere yığar. Tam ortasına kendisi geçer, yüzlerce türlü nağmeyle feryada başlar. Ruhunun her deliğinden başka başka dertli nağmeler çıkar. Hem feryâd eder hem de ölüm derdinden gazel yaprağı gibi titrer. Onun feryadını duyup işiten bütün kuşlar, coşkunluğunu gören bütün yırtıcı hayvanlar, karşısında düşüp ölürler. Hepsi onun ağlamasına bakar, bir kısmı da dermansız takatsiz bir hale düşüp ölür gider. Onun bu ölüm günü acayip bir gündür. Yakıcı feryâdından âdeta gönüllerden kanlar damlar. Nihayet bir solukluk ömrü kalınca şiddetle kanatlarını çırpar. Kanadından bir kıvılcım çıkar; alev alır, ateşlenir. O ateş çevresindeki çalı çırpıyı tutuşturur; bu suretle tamamıyla yanıp gider. Külde bir zerre bile ateş kalmayınca, o külden başka bir kaknüs kuşu meydana gelir. Hiç kimseye böyle bir şey nasip olur mu? Öldükten sonra doğsun ya da doğursun! (Mantıku’t-Tayr, Feridüddin Attar)
SU ÜSTÜNE YAZI YAZMAK-ALTI ÇİZİLİ SATIRLAR İnsan kırılıp incinmelerini toplayıp onlardan suskunluk yapıyor. Bu bir garibin öyküsüdür;dinlemek ve duyabilmek için de bir garip kulağı gerek. (Mevlânâ C.Rûmî) (s.15) Dönüp tüm hayatıma bir göz gezdirdim. Rabbimin beni en aptalca yaşadığım günlerde bile sevdiğini ve kalbimi diri tuttuğunu
KAKNÜS
Kaknüs güzel fakat acayip bir kuştur. Yeri yurdu da Hindistan’dadır. Uzun, kuvvetli bir gagası vardır. O gagada ney gibi birçok delik bulunur. 360 tane delik vardır. Sonra bu kuşun eşi de yoktur; tektir bu kuş! Her delikten başka türlü bir ses çıkar; her sesten de başka bir nağme duyulur. Bütün kuşlar susarlar. Onun sesinin güzelliğinden hepsinin de aklı başından gider. Bir filozof vardı; bir müddet onunla düştü kalktı ve müzik bilgisini onun sesini taklit ederek meydana getirdi. Bu kuşun ömrü bin yıla yakındır. Öleceği vakti bilir. Öleceğini anlayıp da kendisinden ümidi kesti mi çalı çırpı toplar, onları çepeçevre yığar. Tam ortasına da kendisi geçer, yüzlerce türlü nağmelerle feryada başlar. Âdeta ruhunun her deliğinden başka çeşit bir dertli nağme çıkar. Hem feryâd eder, hem de ölüm derdinden gazel yaprağı gibi titrer. Onun feryadını duyup işiten bütün kuşlar, onun coşkunluğunu gören bütün yırtıcı hayvanlar, karşısında düşüp ölürler. Hepsi onun ağlamasına bakar, bir kısmı da dermansız takatsiz bir hale düşüp ölür gider. Onun bu ölüm günü acayip bir gündür. Gönüller yakan feryâdından âdeta gönüllerden kanlar damlar. Nihayet bir soluk ömrü kalınca şiddetle kanatlarını çırpar. Kanadından bir kıvılcım çıkar; alev alır, ateşlenir. O ateş çevresindeki çalı çırpıyı tutuşturur; bu suretle tamamıyla yanıp gider. Külde bir zerre bile ateş kalmayınca, o külden başka bir kaknüs kuşu meydana gelir. Hiç kimseye böyle bir şey nasip olur mu? Öldükten sonra doğsun ya da doğursun! (Mantıku’t-Tayr, Feridüddin Attar)
17 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.