Onlardan nefret ediyorum. Eğitimsizden ve cahilden nefret ediyorum. Kendini beğenmişten ve sahteden nefret ediyorum. Kıskançtan ve kızgından nefret ediyorum. Kabadan, sıradandan ve alçaktan nefret ediyorum. Kalın kafalı ve küçük olmaktan utanç duymayan bütün kalın kafalı ve küçük insanlardan nefret ediyorum.
Kent aslında insanın aklına gelebilecek en büyük sanat ve düşünce düşmanı, aptal insanlar ve soğuk duvarlarla dolu kalın kafalı bir taşla kasabasıdır, zamanla orada her şey kalın kafalılığa dönüşür, istisnasız her şey.
Fakir Bir Şimal Kilisesinde Şeytan İle Rahibin Macerası
İlk önce yağmurla
sonra birdenbire açan güneşle başlamıştı sabah.
Henüz ıslaktı asfaltın solundaki tarla.
Senin yanında oldukça kalın-kafalı kalıyorum. Bugünlerde ne zaman birlikte olsak, senden ayrılıp eve gittiğimde içimde sefil bir duygu oluşuyor, her yaptığım işte ağır ve hantal olduğumu düşünüyorum. Söylediğim şeylerin üzerinden tekrar tekrar gidiyor ve aklıma keşke söyleseydim dediğim parlak ve esprili başka şeyler geliyor. Birlikte olmadığımız vakit bunları neden söylemedim diye kendimi tekmelemek istiyorum.
Eğitimsizden ve cahilden nefret ediyorum. Kendini beğenmişten ve sahteden nefret ediyorum. Kıskançtan ve kızgından nefret ediyorum. Kabadan, sıradandan ve alçaktan nefret ediyorum. Kalın kafalı ve küçük olmaktan utanç duymayan bütün kalın kafalı ve küçük insanlardan nefret ediyorum.
Bir çocuğa, "Sende matematik yeteneği yok." diyen öğretmen, kendi konumunu kolaylaştırır belki; ama söylediği sözler, çocuğun cesaretini kırmaktan başka işe yaramayacaktır. Bu konuda benim kendi başımdan bir olay geçti: Birkaç yıl boyunca matematikte sınıfın kalın kafalı bir öğrencisiydim, kendim de matematik yeteneğinden düpedüz nasibini almamış biri olduğuma yürekten inanmıştım. Şansım yaver gitti, bir gün bir matematik problemini çözme başarısını gösterip buna hem kendim şaşırdım, hem öğretmenimi şaşkınlığa sürükledim. Bu başarı, matematik karşısındaki bütün tutumumu değiştirdi. O zamana kadar hiç ilgi duymazken, bu dersten zevk almaya başlamıştım, her fırsattan yararlanarak matematik konusundaki becerimi artırmaya çalışıyordum. Zamanla matematikte en başarılı öğrencilerden biri olup çıktım. Yaşadığım bu olay, sanırım olağanüstü yeteneklere ya da kalıtımsal becerilere ilişkin kuramların tutarsızlığını anlamama yardım etti.
Sokrates’in ve meşhur Herküles’in resimlerini bulup karşılaştırınız. Sokrates’in büstünde filozof başı dikkat çeker. Geniş bir alın. Burası zekânın
yeridir. Sanki Sokrates’in zekâsı kafasının içine sığmıyormuş da dışarı taşacakmış sanırsınız. İşte Sokrates’in alnı ve kafası bu şekildedir.
Bir de Herküles’in heykeline bakınız. Antik Yunan efsaneleri kahramanının güçlü kasları karşısında hayrette kalırsınız. Cüsseli bir vücut, sütun gibi güçlü bacakların üstünde yükseliyor. Kollarının kasları, kalın bir halatı andırıyor. Omuzları geniş, göğsü kabarık, boynu öküz boynu kadar kalın. Başı ise vücuduna oranla küçük, alnı dar.
Bütün bunlar büyük bir beden gücünün ifadesidir. Ama bu kahraman zekâ yönünden güçsüzdür. Muhteşem vücutlu, sert yapılı, güçlü adaleli bir adamdır, ama akıl ve zekâ itibariyle geridir. Düşünce ve maneviyat kahramanı değildir.
Ben size Sokrates’in veya Herküles’in kafalarını tercih ediniz demiyorum. Demek istediğim öküz bacaklarını düşünürken, Sokrates’in başını da
unutmayınız. Kaya gibi sert ve koyun kafalı olmayınız.
"Kalın kafalı biri bir kez arzusunu coşturan bir şeyin etkisine girdi mi, bu etkiyi başlatan izlenimin baştan aşağı sorunlar barındırdığı aklından tümüyle çıkıp gider."
“kent aslında insanın aklına gelebilecek en büyük sanat ve düşünce düşmanı, aptal insanlar ve soğuk duvarlarla dolu kalın kafalı bir taşra kasabasıdır, zamanla orada her şey kaşın kafalılığa dönüşür, istisnasız her şey.”