İnsan vücudu üzerinde yaklaşık 700 biyolojik aktif nokta (BAN) bulunur. Bunların 66 tanesi, "Agresi Noktası" olarak adlandırılan ekstre aktif noktalardır. 66 adresi noktasından 61'i abdest azalarında yer almaktadır. Abdesti azalar yıkanırken BAN faaliyete geçer, agresi noktaları denge kazanır. Bu sebepten abdestteki sırayı bozmamaya özen göstermek gerekir.
Yüz yıkanırken mide, bağırsaklar, safra kesesi, idrar yolları, sinir sistemi ve üreme organları;
Kollar yıkanırken bağırsaklar, kalp, akciğerler, üreme organları, idrar yolları ve kan dolaşımı uyarılır.
Kulaklar, yaklaşık 100 BAN'ın yer aldığı ve hemen hemen bütün organlarla bağlantılı olan bir komutana merkezidir.
Ayakları yıkanırken hormon dengesini sağlayan, büyüme ve üremeyi kontrol altında tutan hipofiz, böbrekler ve hemen hemen bütün organların faaliyetini ekleyen BAN uyarılır.
Abdest akupunktur noktalarının uyarılması ile vücutta enerji ve kan dolaşımı kolaylaşır, vücudun direnci artar, bağışıklık sistemi güçlenir.
Ateş yükselince soğuk su ile abdest almak, ateşi 1,5 -2 derece kadar düşürür.
Abdest tansiyonu düşürür, baş ağrısını hafifletir, uygulamayı, yorgunluğu ve öfkeyi giderir.
Soğuk su kullanmak,abdestin ve guslün faydalarını arttırır.
Ancak akciğer ve karaciğer hastası olanlar, ağır ameliyat geçirenler, yaşlılar, ishal olanlar için ılık su kullanmak daha iyidir.
Her abdestte misvak kullanmak çok önemlidir.
~√~
Harese nedir, bilir misin oğlum?
Arapça eski bir kelimedir.
Bildiğin o hırs, haris, ihtiras, muhteris sözleri buradan türemiştir.
Harese şudur evladım:
Develere çöl gemileri derler bilirsin, bu mübarek hayvan
üç hafta yemeden içmeden, aç susuz çölde yürür de yürür;
o kadar dayanıklıdır yani.
Ama bunların çölde çok sevdikleri bir diken vardır.
Gördükleri yerde o dikeni koparır çiğnemeye başlarlar.
Keskin diken devenin ağzında yaralar açar,
o yaralardan kan akmaya başlar.
Tuzlu kan dikenle karışınca bu tat devenin daha çok hoşuna gider.
Böylece yedikçe kanar, kanadıkça yer, bir türlü kendi kanına
doyamaz ve engel olunmazsa kan kaybından ölür deve.
Bunun adı haresedir.
Demin de söyledim, hırs, ihtiras, haris gibi kelimeler buradan gelir.
Bütün Ortadoğu’nun âdeti budur oğlum, boyunca birbirini öldürür
ama aslında kendini öldürdüğünü anlamaz.
Kendi kanının tadından sarhoş olur.
Rüyalarımda:
Tekrar tekrar kıyameti yaşatıyorlar bana,
Sarmışlar dört bir yanımdan, kılıçlar çekilmiş kınından, ben yakarış oluyorum.
Çöller, ırmaklar, denizler kıpkızıl, yıldızlara sıçramış kan.
Bir güvercin ağlıyor korkusundan, ben barış oluyorum.
Kerbelâda bir kuyuyum, içinin suyuyum
Savaş meydanında bir erim, kurşun yemiş miğferim.
Güya ‘Dünya temizlenmezmiş ölüm olmaksızın’
Beni kaldırım taşı sanıyorlar.
Oysa rüyalarımda:
Ömrümü bağışlıyorum ecelinden önce katledilen çocuklara
Kefen diye benim bedenimi sarıyorlar.
O çocukların kâh yarım kalmış düşü,
kâh yitirdiği gülüşü oluyorum.
Rüyalarımda: yaşamayı haram kılanlara inat
Kaf Dağı'nın doruğunda barış totemi olmak isteyen bir bonzai büyüyor.
Saçları bahar kokan, elleri çiçek tutan çocuklar:
-yazgının yönünü değiştirecek-
barış türküleri söyleyerek içerimde yürüyor.
Taze düşler müjdeleyen, ayazda kalmış bir çocuk arzusuyum ben
Ve bir umut ağacıyım, hep meyve verecek gibi hiç yaprak dökmeyen.
Bilir misiniz...?
Bizim harabeye dönmüş kentlerimizde,
balıkçı ağlarında yaşanan can pazarı misali,
her gün can pazarları yaşanır,
ölüm koroları hiç susmaz.
Kese kağıdı değildir patlayan,
metal kuşlardan bombalar yağar,
göğümüzde serçeler uçmaz.
Misketime benzeyen demir leblebiler gezinir içimizde,
kan göllerimizde nilüferler açmaz.
Biz her şeyimizden vazgeçeriz de
ölüm bizden hiç geçmez.
.
Her şey eksilir de,
bir tek ölüm eksilmez evimizden.
Tam vardiya çalışır azrail,
tüm sevdiklerimizi, birer birer alır elimizden.
.
-Bazıları cesetler üzerinde tepişerek refaha ulaşabileceğini sanıyor.-
"Aaah, savaş, seni icad eden görmesin cennet. Aaaah, savaş. Şu yeryüzünde canlı koymadı kırdı geçirdi. Gökteki kuşu, yerdeki börtü böceği, sudaki balığı..."