Klasik ile romantik
İnsan anlayışını, klasik anlayış ve romantik anlayış olarak ikiye ayırmak istiyorum. Bu ikiye ayırma, nihai hakikat açısından çok anlamlı değilse de, saklı biçimler dünyasını bulmak ya da yaratmak için kullanılan klasik tarzda çalışırken gayet meşrudur. Phaedrus’un kullandığı “klasik” ve “romantik” terimlerinin anlamı
I.
Tenime yabancılaştım, etime
Göğsüme kollarıma kalçalarıma
Bacaklarıma yabancılaştım.
Saçlarım o eski güzelliğini
Çoktan yitirdi
Şimdi yalnız bilmem neden
Klasik anlayış dünyayı, saklı biçimin kendisi olarak görür. Romantik anlayış ise, o anki görünüşüyle görür. (...) Romantik tarz öncelikle esinsel, düşsel, yaratıcı, sezgiseldir.
Duygular olgulardan önce gelir. “Sanat”, “bilim”le karşılaştırıldığında
genellikle romantiktir. (...) Klasik üslup dosdoğru, yalın, duygusuz, ekonomiktir ve dikkatle dengelenmiştir. (...)
Klasik tarz, romantiklere, makine bakımında olduğu gibi sıkıcı, kaba ve çirkin görünür. Her şey parçalara, bölümlere, bileşenlere ve ilişkilerine dayanır. (...) Her şeyin ölçülüp kanıtlanması gerekir. Bunaltıcı. Ağır. Sonsuz gri. Öldürücü güç.
Öte yandan klasik tarz da romantiği kendine özgü bir tarzda görür. Uçarı, mantıksız, kararsız, güvenilmez, öncelikle zevk peşinde koşmakla ilgilenen biri. Sığ. Bir özden yoksun. Genellikle kendi ağırlığını bile taşıyamayan ya da taşımayan bir parazit. Toplumda gerçek bir ayakbağı.
Sorunun kaynağı budur. İnsanlar ya yalnızca bir tarzda ya da öteki tarzda düşünmeye ve bunu yaparken öteki tarza ait olan her şeyi yanlış anlamaya ya da küçümsemeye eğilimlidirler.
"Mağlup edilemeyen bir içgüdüyle benzerlerine koşan Lekh'in boyalı kuşu gibiydim." (Sayfa 233, e Yayınları)
Kitap gerçekten de çok sarsıcıydı!
Savaş döneminde yaşanan insanlık dışı haller, birbiri ardına yaşanan, aşırı şiddet içeren ve uygunsuz içerik taşıyan olaylar...
Bence bu kitap içeriği sebebiyle okunması ruha ve yüreğe ağırlık
Sayın Nart, sayfasındaki inceleme sonrası seneler evvel kitabı okuduğum aklıma geldi. Hele incelemesini okuduktan sonra tüm sayfalar yeniden yeniden hafızamda canlandı. Senin kadar kelimeleri yönetip yerlerine yerleştiremeyen ben için inceleme hele de senin yorumundan sonra çok gariban kalacak Sayın Nart.. Ama okuyanı bol olsun diye umut
Seni görevden alıyorum. Bundan sonra operasyonu ben yöneteceğim. Çık, defol buradan.”
İnanmaz gözlerle bakan Mustafa Bey hiçbir şey demeden, diyemeden odayı terk etti. Ayaktaki adama bakar bakmaz onun kim olduğunu anlamıştım. Sizler de anlamışsınızdır. Demek bu yüzdendi. Kariyerinde çok hızlı ilerlediği, genç yaşında çok iyi yerlere geldiği için
1960 yılında yayımlanmış bu kitap sanırım yazarının da yakın zamanlarda vefat etmesi ile günümüzde yeniden üst sıralarda yer aldı. Bu süreçte her yerde gördüğüm bu kitap Pulitzer ödülü almasıyla da dikkatimi çektiği için okumaya karar verdim. Aslında kitaba karşı çok karmakarışık duygular içindeyim.Kitap ırkçılık ve eşitsizlik kavramlarından
Çok zaman önce okumuş olduğum bu muhteşem eser üzerine birde ben yorum yapayım dedim. Dikkat!! Kitap içerisinden alıntılar ve ufakta olsa, yazar hakkında bilgilendirme ve şahsi görüşümü içerir.
Bundan yıllar yıllar evvel, sene 1092 yılında Buhara’dan yola çıkmış bir kervana köle olarak satılan güzel bir kızımız ile başlıyor bugünkü efsanemiz.
Elif Şafak'a ve kitaplarına ciddi ciddi sardım diyebilirim. Şu ana kadar "Baba ve Piç" ve "Med-Cezir"'i okumuş ve uslubunu, dilini ve seçtiği konuları oldukça enteresan bulmuştum.
Kitap yazar tarafından esasen İngilizce kaleme alınmış. Orjinal ismi: "The Saint of Incipient Insanities". Türkçe isim olarak da