Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
316 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
İnsan,insanlık ve toplum kavramlarını çok iyi işlemiş bir kitaptı. Özellikle Doktor Burton en sevdiğim karakterdi.Kendi içerisinde çelişkileri olan gerçekçi bir karakter yaratmış Steinbeck. "Tek başına bir insanla toplum içindeki insan arasındaki fark bir köpekle insan arasındaki fark gibidir."
Bitmeyen Kavga
Bitmeyen KavgaJohn Steinbeck · Sel Yayınları · 20165,9bin okunma
Kavga etmek yerine küfretmeyi seçen ilk insan, uygarlığın kurucusuydu.
Reklam
Son konuşmamızda ne güzel söylemiştin " biz hiç kavga etmedik diye " Oysa bizi birbirimize kavuşmak için hayatla kavga etmiştik biz. Daha fazla yazamadım ey sığlığıma dua genişliği katan kadın... Gözyaş'ım Var Bugün - Halil İbrahim Kapan
- Ölünün arkasıdan böyle konuşma. + Bu da benim dayanamadığım başka bir şey. Sırf öldü diye birinin aziz olup çıkması. - Seninle ne tartışmak istiyorum, ne de kavga etmek. + Öyleyse bana bir sigara ver.
İnsanın bir kütüphanesi varsa bin öğretmeni var demektir. Aslolan öğrenmek. Cühela takımı zanneder ki bu aleme yiyip içmeye yahut kavga çıkarmaya geldik. Veya çoluk çocuğa karışmaya. Halbuki esas işimiz bilgimizi ilerletmek. Bu sebepten buradayız.
BUĞULU YALNIZLIK 2 Kişilk Malzeme: 2 kişi. 1 ilişki. Hazırlanışı: Mutlu günler geçirilir. Beraber olmaktan alınan keyif, kaynayana kadar hayatın her aşamasıyla sık sık karıştırılarak yaşanır. Arkadaşlar ortak edilir ilişkiye. Sinemaya gidilir, çıkışta filmden hiçbir şey hatırlanmaz, geriye kalan sadece sevgilinin film boyunca tuttuğu elinizde kalan sıcaklıktır. Sözler verilir. Sözlerin altında ezildikçe, yalanlar söylenir. Mutluluk fokurdamaya başlayınca, ilişkinin altı kapatılıp dinlenmeye bırakılır. Oda sıcaklığına geldiğinde kıskançlık ve kavga gibi baharatlar göz kararı eklenir. Arzuya göre aldatmada konulabilir. İlişki iyice soğuduktan sonra gözyaşıyla servis edilir.
Reklam
“Kavga ettiğimizi söyleyemem. İlişki tanımlarımızın farklı olduğunu söyleyebilirim sadece, gerçi o ilişki yaşadığımızı da bilmiyor. Bizim bir durumumuz var sadece.” “Erkekler ahmak olabiliyor.” “Gerçekten öyle ama.” “Kadınlar topluca Amazonya’ya taşınmalı belki de ya da en azından yılda dört kez falan oraya tatile gitmeli.” “Amazonya?” “Carter ya da genel olarak erkekler beni rahatsız edince gittiğim kadın dünyası. Kafamda bir yer. Kişi başına beş ayakkabı mağazası düşüyor, hiçbir şeyin kalorisi yok, tüm kitaplar ve filmler mutlu sonla bitiyor.” “Amozonya’yı sevdim. Ne zaman taşınabiliriz?” Mac kolunu Parker’ın omzuna doladı. “Amozonya, dostum her zaman orada zaten, her kadının kafasının içinde. Sadece gözlerini kapat ve düşün. Hokus pokus. Oradasın işte. (...)"
Yangında ilk kurtarılacak, kelimelerdir. Kelimelerimiz yanıp kül olduğunda başlar tükeniş. Aşk, susmayı seçmekle biter. Kavga varsa kelimeler var, yani ümit vardır. Bu yüzden değil mi bazen on tedavi seansında bulamadığımız dermanı bir şarkının sözlerinden, bir şiirden çekip çıkarmamız.
Sayfa 153Kitabı okudu
Buruk bir gülüşle, "Biraz geç oldu ama, giderayak fark ettim aşık olduğumu" dedi. "Kavga gürültü arasında öğrenivermişim meğer aşkı."
Benzemez insan dostlarıma/ Ağaçlar gölgesini esirgemez/ Güneş köpeğimden daha sadık/ Dizlerime sıçrar ellerimi ısıtır/ Karşılık beklemeden/ Hele kuşlar/ Avcılara bile kin beslemezler.” Oktay Rıfat'ın “Gün Sonu Konuşması” şiiri böyle biter. Mahsusmahal için aklımda harfler, kâğıda, dünyaya, insana her baktığımda, bu dizeler sözden önce halkalandı
Reklam
"Bir daha hiç kavga etmeyelim.." Ne vardı bu sözde? Hiçbir şey. Her şey. Öylesine içten söylenmişti ki, öylesine içten bir dilekti ki, masumiyetiyle, arınmışlığıyla alıp götürüyordu sizi, insanın insan olduğu bir anla, duyarlığa. Sonra her hatırlayışta içimi sızlattı. Her hatırlayışta, bu sözü söyleyebilecek kadar kimsenin beni sevmediğini hissettim, en çok bu koydu bana, bu sözü yitirmiş olmak, bu sözün bir daha kimse tarafından söylenmeyeceğini bilmek.
Bugün pazar. Bugün beni ilk defa güneşe çıkardılar. Ve ben ömrümde ilk defa gökyüzünün bu kadar benden uzak bu kadar mavi bu kadar geniş olduğuna şaşarak kımıldamadan durdum. Sonra saygıyla toprağa oturdum, dayadım sırtımı duvara. Bu anda ne düşmek dalgalara, bu anda ne kavga, ne hürriyet, ne karım. Toprak, güneş ve ben... Bahtiyarım...
EMRAH SERBES: "İyi aile çocukları, eline hiç taş almamışlar, her zaman kazanan ata oynayanlar, sırtını daha güçlü birine dayamadan başka kimseyle kavga edemeyenler. Sizin ruhunuzu çok iyi biliyorum. Irak işgalinden önce de Amerika’nın yanında savaşa girmeliyiz diyordunuz. Çünkü siz ancak dayak yemeyeceğinizi bildiğiniz kavgalara girersiniz beyler. Siz ancak çocukları dövebilirsiniz. Uzağından yakınından geçmediniz hiçbir onurlu kavganın. Hiçbir zaman da anlayamayacaksınız kelleyi koltuğa alıp canavarlarla dövüşmeye giden insanları."
Cehalet bizi boğuyor artık... Eskiden zalimin zulmü vardı, şimdi cahilin zulmü! Yalnız cehalet değil, cehalet ve kötü niyet karması, bu ülkedeki her vicdanlı, iyi niyetli, kaliteli insanı boğuyor artık. Bir yanda körkütük cahil kötü niyet, bir yanda hoyratlık, sevgisizlik, düşmanlık ortamı... Bir şey oldu bu insanlara, kimse kimseyi sevmez oldu. Sinsi, bir tür nefret başını çıkardı bütün duyguların arasından. Alaycılık bütün üslupların arasında belirginleşmeye başladı. Sadece ezberletilen şarkıları söyleyebilenler ortalıkta. Sevmeden aşık olanlar, kavga etmeden yenenler, cin olmadan adam çarpanlar yeni kurallar koydular sanki ve kaptırdı insanlar kendini bu düzene. Meral Okay
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.