Sahip olduklarını kaybetme korkusu,diğer bir yönüyle kaybettiklerinin boşluğunu dolduramamak, onlarsız hayatın devam edemeyeceği, onlarsız kişinin kendi becelerilerinin bir işe yaramayacağı kaygısıdır.
Yaşam enerjisinin doğal gelgiti gibi: gerginliğin ve rahatlamanın doğal döner piramidi, gezegenin dairesel genişlemesi ve küçülmesi. Belki de kendi kendini dengeleyen bir mekanizma: Hayatı o kadar çok severiz ki kaybetme fikrine bile dayanamayız, ta ki kaybetme korkusu bizi sarana kadar, işte o zaman depresyona gireriz ve kaybetme korkusunu daha az yaşarız, acıyı hissetmeyiz ve bu acı tekrar yaşamı sevene kadar yok olur, sonra tekrar yaşamı severiz, kaybetme fikrine bile dayanamayız... ve bu böyle devam eder.
Ama, neden ve sonucu birbirine karıştırmayın. Sizin asıl göreviniz kurtuluşu daha iyi bir dünya yaratarak aramak değil, formla özdeşleşmekten kurtularak uyanmaktrr. O zaman bu dünyaya, bu realite düzeyine bağlı olmazsınız. Siz köklerinizin Tezahür-Etmemiş-Olan'da bulunduğunu hissedebilir ve böylece tezahür etmiş dünyaya bağımlı olmaktan kurtulursunuz. Hâlâ bu dünyanın geçici hazlarının tadını çıkarabilirsiniz, ama artık kaybetme korkusu olmadığından, onlara tutunup yapışmanız da gerekmez. Siz duyusal hazlardan zevk ala-bilseniz de, duyusal deneyim için duyulan şiddetli arzu ve açlık ortadan kakmıştır, aynı şekilde sürekli olarak psikolojik doyum yoluyla, ego'yu besleyerek doyum arama da bitmiştir. Siz herhangi bir hazdan, herhangi bir tezahür etmiş şeyden sonsuz derecede daha büyük bir şeyle temastasınızdır.