_Laiklik, medeniyettir.
_Laikliği, her şeyin üstünde zorunlu buluyorum.
_Cadılarla, hortlaklarla ve ruhlarla ilgilenmek, politikacıların işi değildir. Politikacıların görevi, kanunlarla sınırlandırılmıştır. Politikacı, ruhları, sıradan insanlardan daha iyi bilmez ve bundan ötürü, en az benim kadar cahil olan ve benim selâmetimle benden daha az
Dışarı çıktıkça içeri giriyordum.
Kalabalıklara karıştıkça yalnızlığıma bulanıyordum.
Bunalıyordum hem de çok!
Baktım hiçbir yerde aradığım yok.
Ne kadar arasam da bulamıyorum.
Bir ben...
Bir ben buldum arayışlarımda.
O ben, bana bile fazla geliyor bazen...
Kenan Taban
Çi xweş şah û çi xweş xan î tu Seyda
Di mulkê dil de sultan î tu Seyda
Bi xemze afeta can û dilan î
Bi qamet serwê bustan î tu Seyda
Li ‘alem da ziyaya tel‘eta te
Heqîqet mahê taban î tu Seyda
Ömrünü manevi değerler için harcamış, yaşam felsefesi maddi değerlerle taban tabana zıt olan Yunus Emre’yi; Anadolu tasavvufuna duyulan biraz ilgi (?), eğitim görülen maliye bölümü, 2021 yılının Yunus Emre ve Türkçe Yılı ilan edilmesi ve zamanında okunulan bir kitapla harmanlayıp anlatmaya çalışan, ne dediğini kendisi bile anlamamış olan yazarın kitabıdır. Kitaptan anlaşılabilecek tek şey yazarın “aslında” ve “dağıtmak” kelimelerinin anlamını bilmediği. Manevi kimlikleri yozlaştırarak güncel kültür içinde yer edinme çabasından öteye gidememiş örneklerden biri sadece.
Davasını ve dava arkadaşlarını karakolda yediği bir tokatla beraber terk eden Kenan bir gece içki sofrasında tanıştığı felsefe öğrencisi, devrimci Günsel ile hem aşka yelken açmış hem de yıllardır duyduğu pişmanlığı giderme fırsatı yakalamıştır. Yalnız ortada bir problem vardır… Kenan evli ve bir kız babasıdır…
Kitapta sadece Günsel ile Kenan yok