Ölüyle konuşuyorum:
"Arkadaş, ben seni öldürmek istememiştim," diyorum. «Şimdi tekrar buraya atlasan ve mantıklı davranacağını bilsem seni vurmazdım. Ama şimdiye kadar sen benim için sadece bir fikirdin. Ben de bu fikre uygun davrandım. Bıçağımı bir fikre sapladım ben.
"Fakat şimdi, ilk kez görüyorum ki sen de benim gibi bir adamsın. Önceden hep senin elbombalarını, süngünü, tüfeğini düşünürdüm. Şimdi ise aileni düşünüyorum. Senin yüzünü görüyor, kardeş olduğumuzu biliyorum.
"Bağışla beni, arkadaş! İnsan her şeyi iş işten geçtikten sonra anlıyor. Sizin de bizler gibi biçare yaratıklar olduğunuzdan bize neden hiç söz etmezler sanki? Sizin analarınız da bizimkiler gibi acılı. Hepimiz ölümden aynı biçimde korkuyoruz. Aynı ölümle ölüyoruz, aynı acıları çekiyoruz.
"Bağışla beni arkadaş! Kim demiş sen benim düşmanımsın diye? Şu tüfekleri, şu asker giysilerini çıkarıp atsak sen de Kat gibi, Albert gibi benim kardeşim olurdun. Benim hayatımın yirmi yılını al da ayağa kalk, arkadaş! Daha fazlasını al, çünkü bundan sonra ömrümün geriye kalan yanını nasıl geçirebileceğimi düşünemiyorum bile."
Sessizlik... Cephe durgun... Sadece tüfek atışları duyuluyor. Gökten kurşun yağıyor. (...)
Ölüyle konuşuyorum...