Peki neydim, kimdim ben? Çok yürekli görünürken bu kadar korkak; böylesine evcilken bir o kadar serseri; uysal ve sessiz sanılırken cadı gibi inatçı; çoktan esir alınıp bayrağım çiğnenmişken böyle mağrur ve bağımsız...
Beyaz bir masada oturuyordum. Önümde renkli bir not defteri vardı. Yazılar sayfada örümcek gibi dolanıyordu. Kelimeleri eldiven elimle yazıyordum.
Kimdim ben?
Neden eldiven takıyorum?
Ben bunu hak etmiyorum, yazıyordum...
"Küçük bir restoranda yedik-nerede olduğunu hatırlıyor musun?Ah,elbette hayır,çünkü senin için öteki benzer akşamlardan farklı bir yanı yoktu,zira kimdim ki ben senin gözünde?Yüzlercesi arasından sadece birisi,sonrasız sürüp giden bir zincirde tek bir serüven halkası."
Sayfa 28 - İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
Aynanın önünde yüzümü seyrederek öylece durdum. Ben kimdim? Firdevs diye biriydim. Büyük yuvarlak burnumu babamdan, ince dudaklarımı annemden almıştım.
Tüm bedenimi mutsuzluk sardı. Burnumun büyüklüğünü de, dudaklarımın biçimini de beğenmedim. Babamın öldüğünü sanmıştım; gene de işte şu büyük, çirkin yuvarlak burunda yaşıyordu. Annem de ölmüştü, fakat bu ince dudaklı ağızda sürdürüyordu yaşamayı. Bense, yeni elbiselerim ve ayakkabılarımla hep aynı Firdevs'tim.
Aynaya karşı derin bir nefretle doldu içim. O andan itibaren bir daha hiç aynaya bakmadım.