"Bektaşî'nin bir eşeği varmış. Onunla haftada bir kasabaya gider, satacağını satar, alacağını alır, köyüne dönermiş.
Bir hafta hastalanmış, onun yerine oğlu eşeği alıp, kasabaya gitmiş, o da satacağını satmış, alacağını almış, köyüne dönmüş. Akşam babası sormuş: 'Dediklerimi yaptın mı?' Oğlu da 'yaptım' demiş. 'Peki, eşeği ne yaptın? Kime emanet ettin', diye sorunca; oğlu da 'dediğin yere bağladım, Allah'a emanet ettim,' demiş.
Bunun üzerine Bektaşî, yatağından fırlarcasına, bağırmış. 'Ulan! Hiç eşek, Allah'a emanet edilir mi? Günde yüz kişi Allah'tan eşek ister, kalkar bizimkini verir', deyince oğlu; 'kime emanet edecektim?' der. Bektaşî: 'Ben, Ali'ye emanet ediyorum. Evvela, kimse Ali'den eşek istemez. İsteyen olursa, bizim eşeği vermez. Bizim eşek de kaybolmaz,' demiş."