Öncelikle kitapta müthiş bir dostluk anlatılıyor diyenlere zerre kadar katılmadığımı belirterek başlayayım. Buradan yola çıkıp dostluk üzerine müthiş bir sorgulamaya girerdim ama çok üstünkötü geçeceğim burayı; hayattaki bütün ilişkiler faydacılık üzerine kurulur. Defalarca benzer şeyleri yazdım, söyledim zaten. Bu faydacılık durumu ortadan
Eğitimleri sırasında aşırı sevecenlik ve şımartılmaya konu yapılmaları, çocuklarda sınırsız bir sevecenlik içgüdüsünün oluşmasına yol açar; dolayısıyla, söz konusu çocuklar bir ya da birden çok kişiye bağlanarak bir daha onlardan ayrılmak istemezler. Şımartılma işi çeşitli hatalı davranışlarla öyle bir düzeye varabilir ki, çocuk kendi göstereceği
"O gün bugün, yolum böyle erkeklerle sıkça kesişti. Tersini söyleyebilmeyi çok isterdim. Ama söyleyemem. Öğrendiğim şeyse şu: Azıcık kazıdığında, hepsini üç aşağı beş yukarı aynı olduğunu görüyorsun. Kimileri daha cilalı, daha yaldızlı. Az buçuk - ya da epeyce- cazibeleri oluyor, insanın gözünü boyayabiliyorlar. Ama gerçekte hepsi de gazaplarını etrafa döke saça dolanan, mutsuz oğlan çocukları. Haksızlığa uğradıklarına inanıyorlar. Hak ettiklerini almamışlar. Kimse onları yeterince sevmemiş. Sizden onları sevmenizi bekliyorlar elbette. Kucaklanmak, pışpışlanmak, avutulmak istiyorlar; güvence verilmek. Ancak onlara bunları sağlamak, büyük bir hata. Kabul etmeleri olanaksız çünkü. Tam da gereksindikleri şeyi almaları, kabullenmeleri mümkün değil. Sonunda bu yüzden sizden nefret etmeye başlıyorlar. Bunun sonu asla gelmiyor, çünkü sizden nefret etmeye doyamıyorlar. Asla bitmiyor - o eziyet, özürler, yeminler, sözünden dönmeler, bu berbat durum. İlk kocam aynen böyle biriydi."
Günümüzde problem olarak neyi görüyorsak aslında temelinde müslüman geçmişimizi tam terk edemeden provan bir modernist olarak yaşamaya çabalamamız hatta buna mecburuz ve başka yaşam tazı mümkün değilmiş gibi vehmetmemiz yüzünden. Aynı şekilde “Bu çağda müslümanca yaşamaya çalışsak bile islam ….konularda nasıl çözüm üretebilecek artık cevap veremez
Şimdi böyle anlatınca üzerinden asırlar geçmiş gibi geliyor.Hepsi başka bir hayatta,başka biri tarafından yaşanmış gibi.Konusmustuk reenkarnasyon gerçekten hakikaten var,sebeplenmek için öbür tarafa intikal etmek gerekmiyor.İnsan tek omurde,aynı bedende birden fazla kişi olarak yaşıyor.Her kayıp, her acı tecrübe,her günbatımı ve gozyaslariyla biraz değişiyor.Her kazanım, tatlı deneyim,gün doğumu ve tebessümle değiştiği gibi...İnsan tek kişi olarak doğup cok kişi olarak ölüyor.Kimileri buna çoklu kişilik bozukluğu diyor.Ben insanlık hali demeyi tercih ederim.
Takip?
Metinlerde geçen adlar hakkında açıklamalara yer verilmedi. Bugün artık yaşamayan kişilerle ilgili kimileri incitici olabilecek sözler nedeniyle Leylâ Hanım böyle bir koşul öne sürmüştü. Yayıncı olarak biz de benzer bir kaygıyla mektuplarda geçen kimi kişilerin adlarını baş harflerini koruyarak, kalan harfleri ise noktalarla belirterek verdik. Aynı uygulama metinlerdeki hakaret içeren sözcüklerde de uygulandı (Ahmed Arif de s. 15, 74 ve 101’deki mektuplarda kendi noktalarını koymuştu). Buradaki amaç kuşkusuz okura bulmaca çözdürmek değil, Ahmed Arif’in mektuplarına eksiksiz bir biçimde yer verebilmeyi mümkün kılmaktı. Bu hususlar dışında yazım yanlışları da dahil aşıtlarına sadık kaldık. Dikkatli okurun gözünden kaçmayacak ikilikler (Ahmet/Ahmed, Leylim/Leyhm, Sait-Said, vd.) olduğu gibi korundu.