Gönüllü ifşa ile mahremiyetin ihlal edilmesi, bireysel hayatı zayıflatmakta ve toplumu ortalama bireylerden meydana gelen bir bütüne dönüştürmektedir. Her an kendi hayatını diğerleriyle paylaşan ve kişisel problemlerini kamusal sorunlarmış gibi yansıtan bireyler hem kendilerine yönelik saygınlıklarını hem de birey olarak diğerlerinden farklı olma özelliklerini kaybetmektedir (Budak, 2016: 106). Herkes gibi olma, başkalarına benzeme ve özellikle popüler kimlikleri taklit etme davranışıyla yapılan gönüllü ifşa tehlikeli boyutlara ulaşmaktadır. Sanal olarak değerlendirilen kimlik, gerçek kimliğin sahip olduğu mahrem bilgileri büyük bir cesaretle kamuoyuna sergilemektedir.
Mustafa BostancıKitabı okudu
Şûrâ Sûresi / 30.Ayet 30. Sizin başınıza gelen herhangi bir musibet kendi ellerinizle kazandığınız (günahlar) yüzündendir. Toplumlara gelen zelzele, sel baskını, tûfan, kasırga, kıtlık ve benzeri afetler birer musibet olduğu gibi; ahlâkî çöküşler, geçim sıkıntısı, sevgisizlik, saygısızlık, güvensizlik, beceriksiz idareciler, ekonomik bozukluklar, haksızlık, adaletsizlik ve benzerleri de toplum için birer musibettir.3 (O,) yine de çoğunu affeder. Hz. Ali buyurmuştur ki; “Kur’an’ın bu âyeti mü’minler için en ümit verici âyetidir. Zira Kerîm olan Allah bir kere azap etti mi artık tekrar azap etmez. Affedince de onu geri almaz.”
Sayfa 485Kitabı okudu
Reklam
«Daha az "saldırılabilir" olan derin düzey narsizmdir. Kimlik düzeyinde kişinin kendini oluşturmasını sağlayan budur; kişinin kendi kendisiyle olmasıdır, oysa ki saygınlık özellikle kişinin başkalarıyla, başkaları karşısında, onların gözündeki varlığıdır. Kendine saygı, bir anlamda, narsizmin yüze ye çıkan bölümüdür. Narsizm (psikanalistlerin "ilksel narsizm" olarak tanımladıkları şey) birey kimliğinin temelidir. Bu narsizm bir kez oluştuğunda, pratik olarak "kesinlik" kazanır. Şematikleştirirsek, narsizmin taban katmanı olduğunu, jeolojik malzeme olduğunu ve kendine saygının ise onun üzerinde inşa edilen yapı olduğunu söyleyebiliriz. Kaya eğer sağlamsa, kişilik "dik duracaktır"; ufalanıp toz olabilecek nitelikte ya da çatlak ise çökecektir. Sapkın manipü- latörün eşinin, onun profili hakkında söz etmiş olduğumuz narsistik çatlağı, kendine dair saygısını altüst eder, onu daha da kırılgan kılar. Çocukluğu sırasında, kusurlu bir narsizm "imal etmiştir": Bu nedenle onun saygısı çok kolaylıkla sarsılır ve sapkın manipülatör de bunu daha baştan "hisseder." Bu kişilik özelliğine doymak bilmez. Bilinçli ya da bilinçsiz olarak kendi kendine şunu söyler: "Bu kadın tam da benim ihtiyaç duyduğum kişi!" Kendisine (baştan çıkartılırken) neredeyse bir tanrıça gözüyle bakılmasından, kurtarıcı ve biricik görülmekten pohpohlanan kadın ise daha sonra bu tutumu kabul edip kurbanlık konumuna girer…»
Sayfa 148
"Mesleğimizdeki bir mite göre, ebeveynler bir araya gelip çocuğu arabulucu rolünden azat ederse, çocuk da otomatik olarak olgun, uyum sağlamış ve semptomlarından kurtulmuş bir birey hâline gelir. Fakat böylesi bir durum çok nadiren gerçekleşir. Çünkü çocuğun sosyal gelişimi ebeveynlerin sorunlarıyla engellenmiştir. Çocuk, bu çok önemli ailevi görevinden kurtulurken, kendisini bir kimlik kaybı içinde bulur."
Sayfa 277Kitabı okudu
Medyada Kadın Temsili
Kimlik ve kişilik sahibi bir birey olarak kadın, hayatın farklı sahalarında var olma, üretme ve topluma artı bir değer katma çabası içerisindeyken bu çabanın görmezden gelinmesi, kadına karşı bir haksızlık olarak değerlendirilebilir.
Sayfa 127 - Dr. Lamia Levent Abul, DİB YayınlarıKitabı okudu
Josh’a karşı duygusal bir bağ hissetmiyordu. Özen göstermiyor, onu eşsiz ve ayrı bir birey olarak görmüyordu. Onun duygusal ihtiyaçlarına olması gerektiği gibi cevap vermiyordu. Josh, ailesinin gözünde kendi yansımasını göremiyordu. Dolayısıyla yeteneklerini, onu zorlayan noktaları göremedi veya gerçekçi bir öz-değerlendirme algısı ya da bir kimlik geliştiremedi.
Reklam
827 öğeden 421 ile 430 arasındakiler gösteriliyor.