Hasan-ı Basri şöyle demiştir:
"İmanda kuvvetli, yumuşaklıkta sebatkâr, yakînde imanlı, ilim yolunda halîm, şefkatte zeki, hak yolunda verici, zenginlikte iktisatlı, fakirlikte bakımlı, varlıkta ihsan edici, arkadaşlıkta tahammül edici, zorluklarda sabredici olmak Müslüman olmanın alametlerindendir. Böyle bir Müslümana öfke galip gelmez, taassubiyet onu serkeş hâle getirmez, şehvet yere sermez, midesi rezil etmez, hırsı onu basitleştirmez, niyeti de geride bırakmaz. Bu kişi mazlumlara yardım eder, zayıflara merhamet gösterir, saçıp savurmaz, cimrilik yapmaz. Kendisine haksızlık yapıldığında affeder, cahili bağışlar. İnsanlar bolluk içinde olup da kendisi darlık içinde olsa bile onlara tenezzül etmez."
‘Tarih her zaman “ikmale kalanlar için ek dersler” sunmaz ve doğru anda doğru tavır gösterilmezse ülkeler yok olabilir, koca koca uygarlıklar gerileyip batabilir, sayısız insan umutsuzluğa, hınca, başkalarına ve kendine karşı kin duygusuna gömülebilir.’