En çok sözcükler ağırlığıyla yüreğini ezmeye başladığında, konuşamadığında, anlatamadığında, anlaşılacağını düşünmediğinde , ama bir nefes ya, vermezsem ölürüm sandığında yazmak istersin. Adı paylaşmak olsun, bir kalemle bir kağıt da olsa hafifletmeye yeter o ağırlığı...
Suzan defterde iki ayrı kişinin günlüğünden iki ayrı hayatı, hayatındakileri, düşüncelerini okuyoruz. Günlüklerden biri annesi ve babası arasındaki rekabet ortamında büyümüş, başarısız bir evlilik yapmış, bıkkın, yalnız bir avukatın (Ekmel Bey), diğeri annesini küçük yaşta kaybetmiş, aileden oldukça kopuk bir babaya sahip, hayatının en önemli yerine abisini koymuş Deryaya ait.
Bir şekilde yolları kesiştiğinde kendini Ekmel Bey e Suzan diye tanıtır Derya. Suzan...Abisinin sevdiği, aslında en çok seven. Kırık dökük bir aşk hikayesi... Bu hikâyenin en çok iz bırakanı belki, aynı zamanda en sessizi...
Kitabın sağ ve sol sayfalarında ayrı günlükler bulunuyor. Ben önce bir tarafı, ardından diğerini okuyarak bütünlüğü sağlamak istedim...
Ihtiyacimiz olan belki de hayatımıza biraz dışarıdan bakmak. Başka birinin gözüyle bakar gibi... Bazı öfkelerimizin haksız olduğunu ya da her şeyi bırakıp gidiyorum derken aslında hiçbir şeyi yerine kırmadan bırakmadığımızı görmek gibi...
Keyifli okumalar...
Suzan DefterAyfer Tunç · Can Yayınları · 202212,9bin okunma
1000kitap ilk katılma tarihi, yirmi iki ekim ikibinonyedi.
Katıldıktan birkaç saat sonra okuyacaklarıma eklenen ilk kitap, nar ağacı.
Takriben üç sene sonra okuduklarıma eklenen 384. kitap, nar ağacı.
Yazdıklarım benim kitap ile ilgili hikayem. "Gerçek hikayem."
**
Hayatı anlatmak ve anlamlandırmak için çeşitli metaforlar geliştirilir.
Alıştım biliyor musun
Seninle geçtiğim yollardan, yalnız da geçebilmeye
Yıkık dökük bir kalbi, yerinde tutabilmeye alıştım
Alıştım adın geçince.. sen misin diye dönüp bakmamaya
İçim kararmıyor ama mutlu da olamıyorum
Arafta kalmış gibi, belli belirsiz duygular
Alıştım düşünmemeye... Sadece bazen
Sadece bazen, sarıveriyor korkular
Ama artık onları da düşünmüyorum
Gündüzlerim yine eskisi gibi
Amaçsız ve isteksiz; yani boş...
Tek bir şey var içimde, o da sensin
Kırık dökük bir kalbin, söyle hangi yerindesin
Bir cam kırığı, düşşe de parçalasa
Bırakmasa senden hiç bir eser, durmadan kanasa
Gözlerim kapanıyor, seni görüyorum bazen
Yine sevgiliymişiz ama mecazen
Kırık dökük, bir can.
Yitik bitik, bir kalp.
Yanık yenik, bir aşk var içimde.
Zifir siyah bir his,
feryat figan bir ses,
emanet bir nefes var içimde. 🍂
Kırık bir aşka hazır olabilir mi insan ? Bile isteye . Yaşamak kadar kırık dökük bir aşk . Bir sırra vakıf olmanın ağırlığı. Boşlukta hissediyorsun kendini .
Dert etme iyiyim ben...
Ara sıra mahşer;
Ara sıra yaşama hırsı...
•••
Peyami Safa’nın daha öncesinden okuduğum Dokuzuncu Hariciye Koğuşu ve Cingöz Recai serisinden çok daha farklı bir pencereden bakan Mahşer, sıklıkla görmediğimiz, duymadığımız bir konuyu ele alıyor; Birinci Dünya Savaşında İstanbul’u!
Kısaca konudan söz etmek gerekirse; Cephede
Alınyazısı Saati (İstanbul)
Yeryüzüne ayı indir o bir şehir olsun
Yaklaştıkça büyüyen
Ayrıntıları setleri bahçeleri
Yumuşak çizgileriyle ortaya çıkan
İşte ben o şehri yaşadım yıllarca
İstanbulda parça parça
Ben Rabia… Aşka düştüm, bir daha da beni gören olmadı.
“Cenneti ateşe verip cehennemi söndüren kadın dediler benim için; oysa ben Allah’ın rızasına perde olan şeyleri düşünmekten vazgeçin demiştim.”
"Kendi kendine cevap bulan soruların adıdır tefekkür. Sen sorarsın akleden kalp sana bir bir cevap verir. O zaman korkarsın bildim demekten. Ölümü tatmadan bildim demek kiminin karı, kiminin ziyanı... Her insan kendi deminde yitip giderken ve dahi kendinden sonra gelenlere bir iz dahi bırakamaz iken bildim demektir ; asıl bilinmezlik. "
" Araştırmanın sonuna geldiğimde elimde birbirini doğrulayan yirmi civarında menkıbe ve kırık dökük rivayetlerden başka bir şey kalmamıştı. Ne yapacağımı nasıl değerlendireceğimi açıkçası bilmiyordum hatta vazgeçmeyi bile düşündüm... Bu ikilem ile mücadele ederken bir gece nasıl oldu bilmiyorum ama gönlümde dile geldi Rabia. Öyle tatlı bir ses tonu ile anlatmaya başladı ki bana hikâyesini, sanki yanı başımda oturmuş o anlatıyor ben de naçizane katiplik yapıyordum. "diyor sevgili yazarımız kitabın arka kapağında.
Bende diyorum ki ; sayenizde bu değerli kadını daha yakından tanımaktan mutluluk duydum, gözyaşlarıyla okudum. Rabia' dan AŞK'ı dinledim. O AŞK'a imrendim. Hayatımı, seçimlerimi sorguladım. Acziyetimi gördüm, sabırsızlığımı farkettim. Nefsime aldanıp yaptığım hatalarla yüzleştim....
Ben RabiaSadiye Erol Aykaç · Nesil Yayınları · 2021874 okunma