Hikaye ve masallardan oluşan kitap bir dönem yasaklıymış. Önce “alla alla niyemiş ki?” diye düşünüyorsunuz sonra kitap bi bitiyor hooop! Anlaşılıyor olay. Sabahattin Ali tüm eserlerinde olayı ve karakterleri anlatırken diğer yandan da dönemin şartlarından kültürel yozlaşmalardan ne kadar pis, çirkef, bataklık, lağım insan varsa onları da anlatıyor kaleminden nasibini veriyor. Dönemin devlet adamları da dahil. E böyle olunca yazıları yasaklanmakla kalmıyor kitapları toplatılıyor. Bakıyorlar ki adam durmuyor, susmuyor. Öldürüyorlar. Sabahattin Ali | Sırça Köşk Kitabın sonundaki Sırça Köşk masalının son paragrafı
Son alıntımı kitabın en ikonik paragrafı ile yapıyorum
“Tesadüf seni önüme çıkarmasaydı, gene aynı şekilde, fakat her şeyden habersiz, yaşayıp gidecektim. Sen bana, dünyada başka türlü bir hayatın da mevcut olduğunu, benim bir de ruhum bulunduğunu öğrettin. Bunu sonuna kadar götüremediysen, kabahat senin değil... Bana hakikaten yaşamak imkânını verdiğin birkaç ay için sana teşekkür ederim. Böyle birkaç ay, birkaç ömür kıymetinde değil midir?…”
Reklam
Diyânet İşleri Başkanlığının 2001 Yılında dört ilâhiyatçı Profösör olan Hayreddin Karaman, Mustafa Çağrıcı, İbrahim Kâfi Dönmez ve Sadreddin Gümüş Beylerden müteşekkil bir heyete hazırlattığı “Kur’an Yolu Türkçe Meâl ve Tefsir” sanki Kur’an Tefsiri değilde Kitab-ı Mukaddes’i, İncil ve Tevrat’ı tanıtma kitabıdır. “Kitab-ı Mukaddes’te şöyle deniyor”
“O kitabın sonunu sen okumuş muydun?” “Hangi kitap?” “Gecenin Hikayesi,” diye fısıldadım ürpertiyle. Kocaman bir çınar ağacının altında, mürekkep siyahı bir geceyi üzerimize örtü yapmışken ve böylesine bir acının süzgecinden geçiyorken aklımda dönüp dolaşan şey o kelimelerden fazlası değildi “Sonunu okuyabilen çok az kişi olmuştu,” diye tamamladı
Kum Adam
Dikkat, spoiler içerir: Bu kitabı bütün yetişkinlere tavsiye ederim, fakat özellikle çocuk yetiştiren yetişkinlere tavsiye ediyorum. Çünkü kitap çocuklukta edinilmiş korkuların yetişkinlik çağında nasıl büyük psikolojik yıkımlara yol açabileceğini konu alıyor. Kitaptaki hikaye, kitabın konusu Nathanael'in arkadaşı olan Lothar'ın gözünden anlatılıyor. Nathanel çocukken annesi tarafından bir Kum Adam efsanesiyle büyüyor. Annesi Kum Adamın bir yalan olduğunu, çocukları yatağa götürmek üzre uydurulduğunu itiraf etse bile Nathanael buna inanmıyor ve Kum Adamın babasının bir arkadaşı Coppelius olduğuna kendini inandırıyor. Daha sonra babasının ölümünden sorumlu olduğunu dahi düşünüyor. Yetişkinlik cağında ise tanıştığı Coppola adında bir adamın Coppelius'un kendisi olduğunu düşünüyor. Sevgilisi Clara ve arkadaşı Lothar'ın korkularıyla yüzleşmesi gerektiğini söylemeleri üzerine Nathanael Coppola ile yüzleşiyor ve olaylar başlıyor. Bundan sonra olan olaylarda kullanılan simgelerin her birinin derin bir anlamı olduğunu Vikipedi'nin Almanca kısmında okumuştum. (Almancası: Der Sandmann) Benim en sevdiğim bölüm ise son paragrafı: Yıllar sonra uzak bir bölgede Clara'nın kibar bir erkekle güzel bir malikânenin kapısında el ele otururken, önlerindeyse iki neşeli oğlan çocuğunun oyun oynarken görüldüğü söyleniyor. Buradan, Clara'nın, kişiliğine uygun olan ve iç dünyası paramparça Nathanael'in ona hiçbir zaman sağlayamayacağı o sakin ev huzurunu bulduğu sonucu çıkarılabilir.
Sayfa 55
Kitabın son paragrafı
Ama burada yeni bir öykü başlıyor: Bir insanın yavaş yavaş yenilenmesinin, yeni bir hayat bulmasının, bir dünyadan başka bir dünyaya geçmesinin, hiç bilmediği yepyeni bir gerçekle tanışmasının öyküsü… Ve bu öykü yeni bir kitabın konusu olabilir. Bizim şimdiki öykümüzse burada bitiyor.
Sayfa 678
Reklam
43 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.