"Bir cümlenin altını çizmek... Neden? Kitabı bir daha elimize aldığımızda nerelere öncelik verdiğimizi hemen görebilmek için mi, başkalarına ödünç verdiğimizde (işin garibi bunu da pek yapmayız) altını çizdiğimiz cümlelere bakarak bizi daha iyi tanımalarını sağlamak için mi, içine girdiğimiz kurmaca dünyanın haritasında izler bırakabilmek için mi yoksa yazarın eşit uzaklıkta durduğu cümleler arasındaki dengeyi bozabilmek için mi? Belki de hepsi... Biz neden kitap okurken bazı cümlelerin altını çiziyoruz?
Kimi zaman bir cümleyi, özenli bir el yazısıyla defterimize aktarıyoruz. Nasıl da düşkünüzdür o defterlere değil mi? Başkalarının kaleminden çıkmış bir defter dolusu cümleye neden gereksinim duyuyoruz? Yazarın dünyasının temize çekilmesi mi gerekiyor? Hayır! Okur olmanın, bütün o cümlelerin asıl sahibi olmak anlamına geldiğini çok iyi biliyoruz."
"Okursun sen. Kitaplarına yoldaş olacak nesnelerden öğreniyorsun birçok duyguyu. O kalemler, defterler, ayraçlar çoğu arkadaşından daha yakın sana. Kaybolan bir kaleminin ardından tuttuğun yası anlamayanla sohbete oturmuyorsun."
"Kitap sayfalarının arasında unuttuğun kuru bir çiçeksin sen. O konser bileti, not kâğıdı, eski sevgilinin fotoğrafısın."
"Yine de gitmeden bir gerçeği paylaşmalıyız; bütün o cümlelerin asıl sahibi okurlardan biri olarak, bana ait olmayan o cümlelerin bir kez daha altını çizmeni istiyorum. Ya da kendi dünyana hapsedebilmek için defterine not etmeni..."