Yazmak, eklemeye dayalı bir faaliyet olan resim yapmaktan farklı bir şey. Okurun gördüğü şey, tuvale koyduklarınız değildir. Yazmak, daha ziyade heykeltıraşlığa benzer; eserinizi ortaya çıkarabilmek için bir şeyleri çıkarır, elersiniz. Çıkardığınız sayfalar bile bir şekilde hâlâ oradadır. Baştan iki yüz sayfa olarak yazılmış bir kitap ile aslında sekiz yüz sayfa olup da iki yüz sayfaya indirilmiş bir kitap arasında bir fark var. O altı yüz sayfa hâlâ orada. Siz görmüyorsunuz sadece.
Sayfa 45 - Metropolis Yayıncılık, 2. Baskı, Mayıs 2021
Sezai Karakoç'un kahvede etrafındaki arkadaşlarıyla bir yandan çayını yudumlarken, bir yandan da yazısını yazdığını, 60'lı yıllarda bu tarzın nerdeyse onun alışkanlığı olduğunu söyleyebilirim. Nuri Pakdil'i ise uzun yıllar bir arada bulunmamıza rağmen yazı yazarken hiç görmedim, çünkü kitap okumak da, yazı yazmak da onun için özel bir ritüel sayılırdı. Kitapokumakiçinbileelbisesinigiymektenbaşkakravatınıdakuşanır, masanınbaşınaöyleotururdu. Okumaya verdiği değerden ileri gelirdi bu.
Bir kitap yazmak istediğimi söylemiştim. İçinde öyle bir cümle olsun ki, kitabı okuyan biri o cümleye geldiğinde kitabı birden kapayıp sımsıkı gögsüne bastırsın.
Öteden beri Cenab-ı Hakk'ın insanlara bu hayatı yazmak için değil,iyi kötü yaşamak için bahşettiğine inananlardanım.Zaten yazılmış şekli mevcuttur.Nezd-i İlâhî'deki nüshasından,kaderimizden bahsediyorum.
•~•
...Onun için muharrirler, yalnız muharrirlerin okuması için yazmalıdırlar. Kari(okuyucu)ile muharrir(yazar) arasındaki seviye aynı derecede olmazsa anlaşmanın imkânı kalır mı?
•~•
Kendi başıma gitar çalıp şarkı söylemek, müzik dinleyip kitap okumak, bir şey yazmak, sevdiğimle baş başa olmak, film izlemek, yürüyüşe çıkmak hep daha cazipti oturup birisiyle kahve içip sohbet etmekten.