Kitabı okurken Yalom' um odasındaki bir masa, bir koltuk ya da bir vazo gibi hissettim kendimi. Her hastanın yaşamsal buhranlarını anlatışına o odada, olduğum yerde sessizce şahit oldum.
Hepimiz benzer sancılar çekiyoruz, bir o kadar da farklı. Tıpkı benzer ama bir o kadar da farklı insanlar olduğumuz gibi. Bu öykülerde de bunu görüyoruz. Tüm okurların dönem dönem miktarı değişiklik gösterse de başa çıkmaya çalıştığı sorunların, başa çıkılamamış ve ağır yara almış şekillerini, bu yaralarla mücadelelerini okuyoruz kitapta. Kimi hikayede bu katlanılmaz hal alıyor kiminde ise gülümsemeyle sonlanıyor.
Her öyküde insanın kendini keşfetmesinin, tanımasının sonunun olmadığı görüyoruz. Bunu sadece hastalarda değil, bizzat onları içinde oldukları o buhranlardan kurtarmayı amaçlayan yazarda da görüyoruz. Her birinin hayat hikayeleri, var olma amaçları, yaşadıkları olaylar, yaşantılarıyla başa çıkma şekilleri farklı. Ama bu farkların arasında onları, aynı noktada birleştiren bir şey var. İçsel sorunlarını tek başlarına çözemedikleri, hayat bağlarının yavaşça inceldiği nokta. İşte tam bu noktada Irvin Yalom terapileriyle her birinin ellerinden tutuyor. Bize de herkesin kendinden bir parça bulacağı bu öyküleri okumak kalıyor. Hepinize iyi okumalar.