Bu konferansların ve söyleşinin -aralarında beş yıllık bir zaman ve 68 Mayıs olayları var- amacı, aydın kavramı nın günümüzde ne kadar tutarsız olduğunu göstermek. Japonya’da verdiğim konferanslarda, 68’den beri sık sık klasik aydın olarak adlandırılan şeyin ne olduğunu, adını koymadan’tanımlamış ve aydının, Almanların deyişiyle, ne kadar da unselbständig göründüğünü -ama tam olarak farkına varmaksızın- daha o zaman ortaya koymuştum. Aslında, rahatsız bilincin -yani tam anlamıyla aydının- duraklaması, asla bir stase’yi, bir tıkanmayı değil, ama pratik bilgi teknisyenini, mesleğiyle, daha doğrusu sosyal varlığıyla kendisi arasına yeni bir mesafe koyması ve hiç bir politik karşı çıkışın, onun nesnel olarak kitlelerin düşmanı olduğu gerçeğini hafifletmeye yetmeyeceğini anla ması koşuluyla -o günlerde böyle dememiştim- halk güç lerinin radikalleşmiş bir yoldaşına dönüştüren süreç için de geçici bir uğrağı temsil ediyor. Bugün onun rahatsız bilinç (idealizm, yararsızlık) aşamasında .kalamayacağı nı, ama yeni bir popüler statüye kavuşabilmek için, kendi sorunuyla yüzleşmek ya da dilerseniz, entelektüel uğrak’ı yadsımak zorunda olduğunu anlamış bulunuyorum.