‘Yazmak, bizi acıyla tanışık kılmak isteyen bir harekettir, dedi Linda.
Tersi değil mi? diye sordum. Yazan kişi hayatın topluca görülemeyen halini, yani kendi acısını, bir metnin topluca görülebilir haline dönüştürmez mi?
Bu bir yanılsamadır, dedi Linda.
Biraz daha açabilir misiniz?
Açık seçiklik yanılsaması, dedi Linda, metin her zaman onu yazmış olan kişinin hayatından daha net olduğu için meydana gelir. Hatta metin herhangi bir okurun hayatından bile daha nettir. Edebiyatın o korkunç daveti de işte bu noktadadır; hayat artık nihayet metni izlemeli, açık seçikliğe dönüşmelidir.’
.
Wilhelm Genazino bir yazar olmanın da ötesinde iyi bir gözlemci. Hayatın içindeki o soluk renkleri yakalayıp anlatırken canlılık katabilecek kadar iyi bir gözlemci hatta. Ne yapacağını bilemeyen, bolca yürüyen, bir şekilde ‘kaybolmuş’ hisseden karakterlerinden birini okuyoruz yine. ‘Bir Kadın, Bir Ev, Bir Roman’, liseden atılmış Weigand’ı merkezine alıyor. Yazmaya, okumaya tutkun bir genç o. Toylukları gün geçtikçe ‘deneyime dönüşürken izliyoruz onu. Sakince ama zengin detaylar eşliğinde.
.
Genazino okumayı seviyorum. Tek bir sebebi de yok üstelik. Karakterlerindeki çeşitliliği, mekanlarındaki o puslu havayı, ikili ilişkilerdeki çıplaklığını… Yine şaşırtmayan, su gibi akan bir kitaptı ‘Bir Kadın, Bir Ev, Bir Roman’.
.
Tevfik Turan çevirisi, David Drummond kapak tasarımıyla ~