Birbirinden buruk, birbirinden hüzünlü ve birbirinden sürükleyici 16 öykünün bulunduğu; Sabahattin Ali’nin önsözde “İyiyi kötüden ayırmak külfetini okuyucuya bıraktığım için özür dilerim.” notunu düşerek eleştiriye ve yoruma açtığı derleme bir eser.
Özellikle bazı öykülerin başına taç takmak istedim.
Yazar öykülerini 3 kategoriye ayırmış. Birinci kategorideki öyküler aslında en sevdiklerim. Daha çok bireysel konulara dönük bu öykülerde sanata, aşka, düşünmeye sevkeden karakterler ve olaylar örüntüsü şeklinde bir araya getirtilmiş.
İkinci kısımda ise dönemin koşullarını, halkın maddi sıkıntılarını, haksızlığa maruz kaldığı için hapse giren köylüleri, yaşam mücadelesi verirken kana bulanmış çiftçileri görmediğimiz ya da görmek istemeyeceğimiz hayatın en çirkin yüzüne maruz kalmış Anadolu insanı öyküleri yer alıyor.
Üçüncü kısımda ise devlet idaresinde yer alan makamların kişisel çıkarları uğruna mevcut görevlerini ne kadar haysiyetsiz ve çirkince kötüye kullanabileceklerini gözler önüne seriyor.
Özellikle ikinci ve üçüncü bölümdeki öyküler birbirine benzeyen, okuyucuyu şaşırtan ve sorgulamaya sevk eden nitelikli yapıya sahip.
Değirmen öyküsündeki Atmaca ise gönlüme taht kurdu.
Her birini hiç ara vermeden okumak isteyeceğiniz öykü dizisi halinde nadide bir Sabahattin Ali klasiği…
Tavsiyedir.