Bir yazar bir kitabına milyonlarca kitabı aynı anda sığdırabilmiş olabilir mi? Bir yandan Sabahattin Aliyle bu kadar geç tanışmış olmanın pişmanlığını yaşarken aynı zamanda da hayatıma bu kadar dokunmuş olmasının minettarlığını yaşıyorum. Altını çizmediğim satır kalmadı sanırım kitapta. Birçok yeri defalarca okudum. Birçok yerde kitabın kapağını kapatıp uzun uzun düşündüm, sorguladım, bircok yerinde kendimi buldum, iç dünyamı gördüm, farklı farklı yüzler tanıdım. O yüzdendir ki hayatıma cok dokundu bu kitap, derinden etkiledi. ‘Bence sanatkâr, kendinden başkalarına vermeye başladığı zaman sanâtkar olur’ yazmıştı kitabinda. O yüzdendir ki benim icin cok güclü bir sanatkârdır Sabahattin Ali...Konusuna gelince, Macide-Ömer-Bedri ve diğerleri olarak ayirmak istiyorum karakterleri.Aslında ‘diğerleri’ hakkında da söylenecek o kadar cok şey var ki. Her karakterde biraz kendinizi biraz iç dünyanızı biraz
ailenizi biraz dostlarınızı biraz karşı komşunuzu biraz toplumunuzu bazen biraz kimseye anlatmadığınız en saklı yanlarınızı buluyorsunuz. Her ne kadar bir aşk hikayesiymis gibi baslada romanı okuyan herkes bilir ki sadece bir aşk hikayesinin çook ötesinde bir kitap. Özellikle de Bir erkeğin kaleminden bir kadının iç dünyası, hisleri, kalbi, emelleri, hayalleri, sevgisi, düşünceleri, duruşu, karakteri, hayatı sorgulayışı, olaylara bakış açısı bu kadar güzel anlatılabilirdi. Bu yüzdendir ki Sabahattin Ali banada Stefan Zweigi hatırlatmıştır. Okumayanlar için Zweigin Bilinmeyen bir Kadının Mektubunu kesinlikle öneririm.