Merhaba kitapsever dostlarım;
Kitap, her kitapseverin bildiği bir kitap olduğu için fazla uzatmak istemiyorum açıkçası… Sizlerle sadece düşüncelerimi paylaşmak istiyorum.
***
‘İnsan’ı çoğumuz tarif edebiliriz, peki ya insancıkları? İşte Dostoyevski’nin farkı burada başlıyor. Yirmili yaşlarında yazılmış bir eserin bu denli başarılı olması, kitabın hakettiği değeri gördüğünü gösteriyor. Bir yazarın ilk eserinin bu kitap olması ayrıca yazarın kalitesini de gösteriyor.
***
Kitap, iki dostun mektuplaşmalarından oluşuyor. Yazım dili akıcı. Bence o kadar da sürükleyici değil çünkü, olaydan çok edebiyat var; yazar, bazı insancıkların acılarından, yaşadıkları zorluklardan, gururlarından, hayata bakışlarından bahsetmiş. Anlayacağınız öyle ‘ne oldu, ne olacak’ diye meraklanacağınız bir konu yok ortada.
***
Kitapta beni en etkileyen bölümü, fakir babanın çektiği zorluklar ve acıları oldu bir de tabii bir günlüğüne yaşadığı mutluluğu…
Kitabın bir resmi olsaydı bu, sokak sanatçısı olan Kevin Lee’nin Yoksulluğun Görünmezliği adlı eseri olurdu muhakkak. Bu eseri gördüğünüzde bağdaştırmayabilirsiniz ama ben birbirlerini tamamladıklarını düşünüyorum.
Kitap birçok mesaj veriyor bize, ama ben bu kitabı okuduktan sonra asıl zenginin kim olduğunu çok iyi anladım. Her gün yanından geçtiğimiz insancıkların yüreklerini okudum.
Siz de dışarıdan bakıp geçmek yerine bu insancıkları tanımak isterseniz bu eseri muhakkak okumalısınız. Sağlıcakla kalın.