Roman, 1976 ve 1977 yıllarında yazılıp 1979’da Milliyet Gazetesi’nin açmış olduğu roman ödülü yarışmasında Orhan Pamuk’un Cevdet Bey ve Oğulları romanıyla birlikte birinciliğe layık görülmüştür.
Kitap, bir kayboluşun izini süren, okuyucusunu bu benlik kazanma mücadelesine ortak eden bir ilk roman özelliği taşımaktadır. Mehmet Eroğlu, romanında bizi bir ıssızlığın, karanlığın, bilinmeyenin, sessizliğin ve sesliliğin ortasında bırakır. Edebiyat tarihimizin savaş karşıtı ilk romanlarından biri, bir dönem sakıncalı bulunan kitabın cümleleri arasında kaybolmak büyük bir zevk!
Kahramanımız Ayhan, 74 Kıbrıs Harekatına katılmış ve yurda yaralı olarak dönmüştür. Ancak ruhundaki yara hala taptaze ve kanamaktadır ki bu yüzden eski çevresine uyum sağlayamaz. Ayhan, savaşta yaşadığı olaylardan etkisinden kurtulamadığı travmalar edinir. Kafasına silahı dayar ve tetiği çeker. Ölmez! Savaşa karşı, savaşın içinde, savaş bittiğinde ise kendi ile savaşını sürdürmeye devam eden bir roman karakteridir Ayhan. Arkadaşları ile yaşadıkları, kadınlar ile ilişkileri, 12 Mart olayları, sağ sol davası cereyan ediyor romanda.
Ardına düşeceği bir öfkesi var Ayhan’ın.
Doktoru dinledi ve denedi. Tıpkı Mağusa’dan ayrılırkenki gibi kafasında yine sorular var şimdi ama aynı noktada değil artık Ayhan. Geçirdiği bir kaç ay onu aynı noktaya getirmiş gibi dursa da öyle değil artık; bu kez kurtuluş umudu yok! Sona geldi, ıssızlığın tam ortasına.