Evlilik kurumu, kadın erkek ilişkileri, kıskançlık, şüphe, ruhsal ve bedensel aşk üzerine yazılmış olan, okurken sizi sarsıcı bir sona adım adım götüren nefis bir roman. Tolstoy özellikle evlilik kurumu ve kadın erkek ilişkileri hakkındaki "kendi görüşlerini" romanında paylaşmış. Kitabın sonunda kaleme aldığı son sözünde de bunun açıklamasını yapıyor. Yazarın bazı garip düşüncelerine, tanımlamalarına katılmasam da, roman bende İvan İlyiç'in hazin sonuna giden sürecin değişik biçimini yaşatması bakımından çok iyiydi.
19 yy. Rus toplumundaki evlilik dışı ilişkilerin toplumu ahlaki açıdan bozduğunu, bu bozulmanın evlilik ile bir müddet örtülmeye çalışılsa da, hiç olmamış gibi davranılsa da, bir süre sonra tekrar su yüzüne çıkıp aile kurumunu tehdit ettiğini, aile dramlarına hatta cinayetlere neden olduğunu anlıyoruz.
Tolstoy'un konuya bakış açısı Hıristiyanlık öğretisi üzerinden dönemin Rus toplumuna bakışı olsa bile, bence çerçeve olarak günümüzü de yansıtıyor. Pozdnişev'in karısı ile yaşadığı sorunların alt yapısını; Rus toplumunda normal karşılanan, aksi bir tutum sergilendiğin de aşağılanmaya, küçük görülmeye neden olan evlilik dışı ilişkilerin doğal sonucu olarak görüyoruz. Evliliğini kurtarmak için çırpınan Pozdnişev'in yaşadığı psikoloji, şüphe, gerilim, karısı ile süregiden inişli çıkışlı ilişki bana Anna Karenina'yı da anımsatmadı değil.