David Hunter Serisi 1.Kitap

Ölümün Kimyası

Simon Beckett
Adli tıp uzmanı David Hunter kendisini mahvoluşun eşiğine getiren bir trajedinin üstüne eski hayatını terk edeli üç yıl olmuştur. Norfolk'un ücra bir köyünde doktor olarak çalışmakta ve geçmişini arkasında bıraktığına inanmaktadır. Ama sonra Sally Palmer'ın cansız bedeninden geriye kalanlar bulunur... Ceset vahşice kesilip biçilmiştir. Polis katili bulmak için Hunter'ın uzmanlığına ihtiyaç duymakta, o ise bu işe karışmamayı umutsuzca istemektedir. Sonra bir kadın daha ortadan kaybolur ve Hunter'a sığınaklık etmiş olan o birbirine bağlı toplum kocaman bir korku ve paranoya girdabında boğulur. Herkes herkesten şüphelenmektedir. Bir anda, saklanacak hiçbir yer kalmaz... 'Bir solukta okunan' nitelemesini sonuna kadar hak eden bir roman. -Robert Goddard- Beckett harika bir yetenek sergileyerek tüyler ürperten bir dehşet atmosferi yaratıyor. -Guardian- Üstün nitelikli bir eser... Seri cinayetleri konu alan bir dizinin ilk romanı... Elinizden bırakamıyorsunuz. -Publishers Weekly- Bütün ayrıntılarıyla insanın kanını donduran cinayetler, CSI dizisinin müdavimleriyle Patricia Cornwell ve Kathy Reichs hayranlarını tatmin edecek, ama romanın parlak başarısının asıl nedeni yer verdiği incelikli psikolojik ayrıntılar. Kesinlikle tavsiye edilir. -Library Journal- (Tanıtım Bülteninden) Larvaların Dansı / Ertuğrul Özkök 27 Nisan 2008 - Hürriyet Gazetesi "İNSAN öldükten sonra, gövdesi 4 dakika içinde çürümeye başlar. O, artık nihai metamorfozun başladığı andır.  Gövde kendi kendini sindirme eylemine geçer. Hücreler, içten dışa doğru çözülür. Doku önce sıvıya dönüşür, sonra gaza. Hayatiyetini yitiren beden, başka organizmalar için besin haline dönüşür. Önce bakteriler gelir, sonra böcekler ve en son sinekler. Sonra onlar çoğalıp yumurtlarlar. Bu zengin besin kaynağında beslenen larvalar, işleri bitince, bir moda defilesi yapar gibi, zarif adımlarla bedeni terk edip göç etmeye başlar. İşte o an, hayatın en ilginç şeylerinden biri gerçekleşir. Larvalar, başları hep güneye dönük şekilde giderler. Ya güney, ya güneydoğu, ya da güneybatı. Ama hiçbir zaman kuzeye doğru gitmezler." * * * Bu cümleleri, son yılların en ilginç polisiye eserlerinden biri olan, Simon Beckett'in "The Chemistry of Death" adlı kitabında okudum. Yani "Ölümün Kimyası"... Ölüm, hep benim hayatımın merkezinde oldu. Lise yıllarımda, üniversitede, daha sonraları hep ölümle uğraştım. Gazeteciliğe başlamasaydım, projelerimden biri, "ölüm sosyolojisi" adlı bir kitap yazmaktı. CSI, yani suç mahalli incelemeleri, son yıllarda hem kitaplarda, hem televizyon ve sinemada çok ilgi çeken bir konu haline geldi. Bunda Patricia Cornwell'in romanları ve onun kahramanı Kay Scarpetta'nın etkisi olduğunu düşünüyorum. Ben de bu konuda epey okudum, epey seyrettim. Ama bugüne kadar, cansız bedenden doğup ayrılan larvaların, hep güney istikametinde göç ettiklerini işitmemiştim. Bana çok ilginç geldi. * * * Hemen, Hürriyet'in adli bilim uzmanı Prof. Sevil Atasoy'u arayarak bunun doğru olup olmadığını sordum. Öteki bilgilerin hepsini doğruladı. Ama larvaların güneye gittiği konusunu o da hiç işitmemiş. Yine de tam bir bilim insanına yakışan şüphecilikle, "Yeni bir yayın olabilir. Araştırıp size döneyim" dedi. Yazıyı tamamladığım sırada, henüz bana dönmemişti. O nedenle bu bilgiyi doğru kabul edip ölüme değil, ama ölümden sonraki hayata ait bu müthiş gerçek üzerinde biraz düşünmeye karar verdim. * * * Sizce tuhaf bir benzerlik yok mu? İnsanlar yaşlanınca, emekli olunca hep güneye göç etmek isterler. Bir güney kasabasına yerleşmek, hayatın son dönemini buralarda geçirmek, hepimizin içine işlemiştir. Şimdi larvaların dansını gözümün önüne getirince, o soru da aklıma geliyor. Acaba güneye göç etmek duygusu, her canlının genetik özelliği midir? Bir tür alın yazısı mıdır?.. Ölümden sonra bir hayat varsa, onun ilk adımları acaba böyle mi atılıyor? Güneye göç etmek duygusu, üremek kadar, sevişmek kadar kudretli bir içgüdü müdür? Yani öldükten sonra yeniden doğmak için... * * * O yüzden larvaların içgüdüsel bir estetikle güneye doğru giderken yaptıkları bu dans, bana ruhun bir başka bedene taşınması gibi göründü. Bir kere daha anladım ki, bizler, şarkıdaki gibi gezgin avareleriz. Bazen bedenimiz bir yere çakılı kalırken, ruhumuz güneye bakar ve burnunun dikine dikine gider. Kafa tutar. Hayat da işte tam budur. Bir an geldiğinde, avaz avaz içindeki gerçeği, en önemli gerçeği haykırabilmek... Ve sonra alıp başını, güneyin neresiyse oraya gidebilmek...
Yazar:
Simon Beckett
Simon Beckett
Çevirmen:
Nur Küçük
Nur Küçük
Tahmini Okuma Süresi: 11 sa. 20 dk.Sayfa Sayısı: 400Basım Tarihi: Aralık 2012Yayınevi: İthaki YayınlarıOrijinal Adı: The Chemistry of Death (David Hunter #1)
ISBN: 9786053750277Ülke: TürkiyeDil: TürkçeFormat: Karton kapak

Yorumlar ve İncelemeler

Tümünü Gör
400 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
4 günde okudu
Resmen soluksuz okudum diyebilirim Adeta nefes bile almadım David Hunter sonuna kadar kaldığı kasabada harikalar yarattı Sonu müthiş bir güzellikte bitti Okumayan varsa şayet tavsiyemdir muhakkak okuyun
Ölümün Kimyası
Ölümün KimyasıSimon Beckett · İthaki Yayınları · 2012845 okunma
Reklam
400 syf.
8/10 puan verdi
·
Beğendi
Çok ama çok iyi bir kurgu biyoloji ve kimya kitaplarından fırlamış gibi bir sonra ki sayfa için sürekli tetikte olmanız ise cabası sonuç ise yine son derece mükemmel ötesi bir polisiye gerilim klişe olmaktan çok çok öte okuyun okunmasında tedbili ferahlık var. :))
Ölümün Kimyası
Ölümün KimyasıSimon Beckett · İthaki Yayınları · 2012845 okunma
400 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
·
4 günde okudu
'Ölümün Kimyası' polisiye-geriliminin sürükleyici örneklerinden olan, David Hunter serisinin birinci kitabıdır. Adli antropoloji uzmanı olan Hunter, Londra'daki yaşamından uzaklaşarak kırsalda bir bölgeye geçmişinden kaçmaya gelir. Tâbi ki kendince haklı sebepleri vardır. Ne var ki sadece pratisyen hekim olarak görevini sürdürse de onun yeteneklerine ihtiyaç duyulan bir olay cereyan eder. Dr. Hunter istemeden de olsa olayların içine çekilir. Kurgusu ve sürprizleriyle mükemmel bir kitap diyebilirim ve yazarın kalemine hayran olduğumu söyleyebilirim. Öyle gereksiz ayrıntılara girmeden tıbbi bilgiler vermiş. En güzeli de yaşanan bir olayın başka bir kişiye aktarılması karşılıklı konuşmayla değil, karakterin sadece anlattığını bize bildirmesiyle olmuş. Bu kitapla birlikte nur topu gibi, okuyabileceğim bir polisiye serim daha oldu.
Ölümün Kimyası
Ölümün KimyasıSimon Beckett · İthaki Yayınları · 2012845 okunma
Reklam
Reklam
100 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.