“İnsan yaşamı, yazgının ne garip bir cilvesidir! Koşullar değişince, değişik duygular çıkıyor! Bugün sevdiğimizden ertesi gün nefret ediyor, bugün aradığımızdan, ertesi gün kaçıyor, bugün istediğimizden ertesi gün korkuyoruz!”
Size abartı gelebilir ama çocukluğumdan bu yana 2.000'e yakın kitap okumuşumdur..
Düşünce tahayyülümü sonsuzluğa gark eden kitaplarda dahil, "En sevdiğin kitap hangisi?" Derseniz
Hiç düşünmeden kafadan
Robinson Crusoe derim...
Ne zaman bunalsam sıkışsam, derhal onun mahsur kaldığı el değmemiş cennet gibi adasına kaçar;
Sessizlikte kendi halime Allah'ı tadarım...
Gaziantep'te Mahmil Fikriyat Akademisi çatısı altında yaptığımız Doğu Batı Okumaları Atölyesinde bu hafta, modern dünya romanının doğuşunu konuşacağız. Misafir kabul ediyoruz, bekleriz.
Robinson Crusoe Bu kitap var ya... Normalde size klasik ya da basit bir kitap gibi gelebilir...
Ama aslında öyle değildir...
Başlarda her ne kadar biraz çaresizlik yaşasa da, akabinde elindeki imkanları değerlendirerek, kendini bulmuş bir insanın, sonsuz iç huzurunu, iliklerinize kadar işletir..
Onu okurken hiç bitmesin ister, bir sürü sonu gelmeyen ve sonunda hiçbir amaca hizmet etmeyen idealler ya da ideolojiler peşinde koşarken;
"Ben, boş yaşamışım bu hayatı" dedirterek, onun yerinde olmak ister, ruhunuza ve gönlünüze çok derin mesajlar verir...
Alfa frekans bir kitap olup, bence gelmiş geçmiş tüm kitapların anasıdır...