Zweig'in trajedesinin, Avrupa'nın trajedesi olduğunu düşündüğü için bu kitabı kaleme almıştır Kerem Kına.
160 sayfalık bu küçük ama koca bir hayatı barındıran kitabı okuduğunuzda, siz de aynı duyguya kapılabilirsiniz.
50 yaşına kadar, hayatın cömert tavrıyla oldukça güzel bir yaşam süren, kalan on yılda ise o güzellikleri paramparça eden olaylar karşısında ayakta durmaya çalışan, eserler vermeye devam ederken bir yandan da süregelen dünya savaşının ondaki dünya barışı olgusunu alt üst ettiği Stefan Zweig hakkında hayli etkili satırlar barındırıyor kitap.
"Onun hikayesi sadece bir yazarın hikayesi değildir, aynı zamanda Avrupa'nın hikayesidir" diyor yazar.
Zweig'in bir hayali vardı.
Avrupa Birliğine ve barışa dair.
O bu hayalin gerçekleşmesinin aksine, patlak veren birinci ve ikinci dünya savaşları ile yok olduğunu görüyor. Yaşadığı sürece savaşın insanı duygusuzlaştırdığını, yok ettiğini, oysa sanatın insanı duyarlı kılan bir yanı olduğunu savunan Zweig, sanatın insanı insan kılan havasını Viyana, Paris gibi şehirlerde soludu. Sanatçı olup, hassas bir kalp taşımamak mümkün mü? İkinci dünya savaşı da Zweig'in kalbini de hayatını da paramparça etmeye yetti.
Kısaca ben kitabı çok beğendim
Sizlere de tavsiye ederim...